8 Mart 2012 Perşembe

Yayınlandı Mart 08, 2012 gön: Celal Yeşilyurt ve 0 yorum

Bürokratik yönetim sisteminde yolsuzluk ve rüşvetin nedenleri


    Yolsuzluk, kamu görevlilerinin yapılmaması gereken işlemleri yapmaları ya da yapmamaları gereken işlemleri çabuklaştırmaları karşılığı çıkar sağlamaları olarak tanımlanmaktadır.(ÇULPAN Refık,"Bürokratik Sistemin Yozlaşması)

    "Yolsuzluk" terimi ingilizce'de: Yönetimde yasa dışı her türlü eylemi belirten "Corruption" kelimesine tekabül etmekte ve bu deyimin içerisine, "rüşvet", "zimmete para geçirme" "İrtikap", "memuriyet ve mevkiin nüfuzunu suistimal", "memuriyet vazifelerini yapmama" gibi dürüstlük ve ahlak kurallarına aykırı davranışların tümü olarak belirtilmektedir.

YOLSUZLUKLARIN ORTAYA ÇIKIŞI
    Yolsuzlukların ortaya çıkış nedenleri kadar onun ortaya çıkış sürecindeki aşamalarda önemlidir. Yolsuzlukları önleme ve Kovuşturma Mekanizmalarının İşleyişinde değişik uygulamaları şu şekilde belirtilebilir.
(ERGUN Turgay, Yönetimde Yozlaşma Olgusu Üzerine) 

1. Polis görevlilerinden ya da başka kamu görevlilerinden oluşan özel bir araştırma ve koğuşturma dairesi, Filipin,Gama ve bu arada Türkiye gibi ülkelerde bu uygulama örnekleri yer almaktadır. -Filipin:Yakınmalar ve Koğuşturma Dairesi, bizzat ya doğrudan kovuşturmaya geçmekte yada çeşitli bakanlıklara bağlı olan Kamuoyu yardım birimlerine aktarılmaktadır.
-Gama'da Askeri haber alma örgütünde ayrıca Başkana bağlı olan "özel eylem birimleri" bu işle ilgilenmektedir.
Türkiye'de her bakanlıkta var olan denetleme kurulları yolsuzluklarla ilgili kovuşturmaları yaparak, sorumluları mahkemeye göndermektedir. Ayrıca Danıştayın başta olduğu Yönetsel Yargı kuruluşlarının yasalara aykırı yönetsel kararları iptal etme ve iptale konu olan kararlardan zarar gören kişilere tazminat ödenmesini hükme bağlayan hükümleri vardır.
 

2. Sınırlı Komisyonlar:

    Bazı ülkelerde "Ad hoc" kurullar denilen ve olayla sınırlı olan hükümetçe kendilerine belirtilen alanlarda gerçeği bulmaya çalışan komisyonlar oluşturulmaktadır. Komisyonların rolü yalnızca yüksek düzeydeki kamu görevlileri hakkında yapılmış olan yolsuzluk ve yakınmaları araştırmakla kısıtlı kalmamakta belli bir dairenin eylem alanına giren konularda genel bir kovuşturmaya gitmektedir.

3. Yasama Organınca Kurulan Komisyonlar:

    Bu komisyonlar yasama organının üyeleri hakkındaki savları araştırabildiği gibi, hükümet üyeleri ve yüksek derecedeki devlet memurları hakkındaki yolsuzluk savlarını da araştırabilirler. Buna örnek olarak Türkiye'de Amerikan Locheed firmasından alınan rüşvetle ilgili oluşturulan millet meclisi araştırma komisyonu verilebilir. Ancak bu gibi kuruluşların en önemli sakıncasının siyasal partilerin etkilerine çok açık oluşu olarak niteler.Ayrıca bu komisyonların statülerinin ayrıcalık ve bağımsızlığı anayasaca güvence altına alınmadıklarından yüksek düzeydeki yöneticilere ilişkin yolsuzluk olaylarıyla baş etmekte zorlandığını belirtir.Bu nedenle devlet görevlerinde çalışanlara ilişkin yolsuzluklarla uğraşmak için yansız ve bağımsız bir kuruluşa gereksinimin duyulması nedeniyle bazı kuruluşlarda başarıyla görev yapan "Ombudsman" sistemini önermektedir. Ayrıca bu tür kuruluşların doğrudan halktan gelen yakınmaları değerlendirmesi gerektiği ileri sürülürken dikkatleri daha temel sorun olan "Yönetsel reformlardan" başka noktalara çekebileceği iddiasının yeterince inandırıcı olmayan bir eleştiri olarak nitelemektedir.

    Turgay Ergün, askeri bürokrasi kapsam dışı bırakılırsa Bürokrasinin kamu hizmetlerini yürüten, örgütlenme ve yönetim biçimini belirten "Nötr" bir anlayışı barındırması gereken Türkiyenin bürokratik sistemin kırtasiyeci, şekilci, savurgan ve etkili ve verimli işletilemeyen bir yapıya sahip olduğu konusunun sık sık dile getirildiğini belirtmektedir.
    Devletin çeşitli faaliyetlerini elinde bulunduran bürokrasinin sistemindeki tıkanıklıkların, bir bakıma toplumun yapısınında bozulma işareti olarak algılanabildiğini ve Bürokratik sistemin yozlaşmasıyla en güzel siyasetler bile uygulama olanağı bulamayacağını belirtmektedir. 

    Turgay Ergun'e göre Yolsuzluğun en zararlı biçimlerinden biri de yerli ve çok-uluslu ortaklıklardan, açık siyasal amaçlarla, siyasal partilere ve politikacılara yapılan büyük bağışlardır.Bu alanda yolsuzluğun başka bir biçimi resmi mekanizmanın yardımıyla siyasal kayırma girişimleri ve mevki dağıtmalarıdır.
    Kamu göreviyle özel çıkarlar arasında bir çatışma vardır. Kamu görevlilerinin yalnızca gerçekten dürüst olmaları yetmemekte, onların dürüstlüğünden kuşku duyulamayacak durumda da olmaları gerekmektedir. "Sezarın Karısı" ilkesi de gerçekçi sınırlar ötesine taşınmamalıdır. Örneğin hakettiği bir makama gelmesi gereken çocuğuna yada yakınına bunu vermemesi konusundaki yasalar çoğu kez kamu görevlisini zorlamaktadır. Bu aşırı yaklaşımın maliyeti özellikle gelişmekte olan eğitilmiş ve kalifiye işgücünün kıt olduğu, girişimci yetenek ve becerinin bulunmadığı ülkelerde, çok yüksek olabilir.
 

    Yolsuzlukların kamuoyuna duyurma yolu olan "Kamuoyu Denetimi" yolsuzlukların önlenmesinde tartışılır da olsa etkilidir. Yönetsel sistemin bozulumunu, yozlaşmasını artıran neden olarak, Refah devleti amacının kabulüyle hükümetlerin toplumsal ve ekonomik yaşamın düzenlenmesinde daha etkin bir rol oynayışı yer alır. Ayrıca Bunalım dönemlerinin geniş çapta ve devlet denetimi ve düzenleme gereksinmesi doğurduğundan yönetsel bozulmalar için yeni fırsatlar sağlar.(ERGUN Turgay, Yönetimde Yozlaşma Olgusu Üzerine)

  Kazanç dışında bir değer tanımayan "Özel iş ve ticaret çıkarların" yanında ve onlardan ayrı olarak kamu görevlileri üzerinde kendi siyasal sempatizanı olan ve aralarında sıkı ilişki bulunan kişiler lehine baskı ve etki yapmaya kalkışan 'güçlü siyasal çıkar"lar da yer almaktadır.
    Tek bir siyasal parti yada grubun ellerinde toplanan iktidar tekeli ve etkili bir muhalefetin bulunamayışı, kirli yolsuzluklardan yararlanmada siyasetçilerle kamu görevlileri arasında korkutucu bir anlaşma için fırsat yaratmaktadır. İktidarda çok uzun süre kesintisiz olarak kalan bir siyasal parti zayıflığın, yorgunluğun ve verimsizliğin ve yolsuzluğun kaynağı olabilir.(ERGUN Turgay, Yönetimde Yozlaşma Olgusu Üzerine)

RÜŞVET

    Yavuz Bayar, Rüşveti, kamu hizmeti gören kişi yada kişilerin müşterileri durumunda olan özel kişi grup veya kuruluşlarla olan ilişkilerinde belli özel çıkarlar karşılığı belli davranış ve eylem kalıpları olarak değerlendirir.(BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet) 

    Uygulamada çeşitli şekillerde tezahür etmektedir. Yasal olarak mal ve eşyalarını rüşvet ödemeden gümrükten geçirmek isteyenlere zorluklar çıkarıldığı türlü örnekleriyle dile getirilmektedir. Bazen de ödenmesi gereken gümrük vergisi tutarı, kimi "özel düzenlemelerle''' düşük tutulabilmektedir. Yine kişilerin rüşvet ödeyerek şoför ehliyetnamesi aldıkları belirtilmektedir.Vergi kaçakçılığına göz yumularak yada vergi takdirlerinde kayırmacılık yapılması,Kamu kuruluşlarıyla ilgili alım satım ve ihalelerde çıkar karşılığı yanlı seçimler yapılabilmesidir.

    Bazen kamu kuruluşundaki işlerini herhangi bir yere takılmadan yada hızlandırarak görmek isteyenlerin kamu görevlisine kendinden beklenen görevi yapması, daha hızlı yapması ya da yapmaması için armağan, komisyon ya da başka bir adla çıkar sağlanması çok kullanılan bir yöntemdir. Refık Çulpan buna teknik bir terim olarak "Bürokratik Çarkın Yağlanması Olayı" adını vermektedir.(ÇULPAN Refık,"Bürokratik Sistemin Yozlaşması) 

    Yavuz Bayar Rüşvetin tümüyle ortadan kalktığı bir toplum düşünmenin yersizliği ortada olduğunu ancak Rüşvetin toplumsal bir hastalık niteliği gösterir bir yaygınlık kazanmasını da engellenmesinin gerektiğini düşünmektedir.(BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet)

     Yavuz Bayar,Türk Kamu yöneticisi için özdeyiş olarak söylenen "ağzı varmıdır? öyleyse yer" yargısının büyük ölçüde belli grupların özdeyişlerini dile getirmelerinin bir belirtisi olsada, bir ölçüde rüşvet olayının yaygınlığına ilişkin durum saptamasını yansıtması açısından ilginç bulmaktadır. "Rüşvetin belgesi olmaz" yargısı gereği bu konulardaki niceliğin ne olduğunun bilinmese de bu tür olayların yaygınlaşmasının kamu yöneticilerinin siyasal açıdan, toplumsal açıdan bir çürüme belirtisi olarak sayılması gerektiğini belirtmektedir.
Yavuz Bayar,Kamu Yöneticisine sağlanan özel çıkarın rüşvet sayılabilmesi için yasal olmaması gerektiğine dikkat çeker. Örneğin, tarlasına haksız el atma olan bir kişinin bunun saptanmasını istemek için kendisi için harcırah yatırmadığı sürece tarla başına gidip durumu saptamayacaktır. Ve burada kamu görevlisine yatırılan harcırah rüşvet sayılamaz çünkü yasaldır.
(BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet) 

    Tekeli-Şaylan rüşveti ise: çıkarı, yasal düzenlemeye konu olmamış olup veya yasal düzenleme sınırını taşmış olup, rüşvet veren bu çıkarın kendisine yöneltilmesini amaçladığını belirtir. (Tekeli-Gencay SAYLAN, rüşvet kuramı) 

    Yavuz Bayar, Rüşvetin yalnızca yasal ve ahlaki bir sorun olmadığını, bunun bir sistem sorunu olduğunu vurgular. Yavuz Bayar'a göre yönetsel yozlaşmanın tipik bir örneği olan rüşvet'in ortaya çıkışını belirleyen bir takım etmenler vardır.(BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet) 

    i-Siyasal Otorite: Siyasal otoritenin halka karşı duyarlılığı ve kamu yönetiminin siyasal otoriteye karşı duyarlılığını içeren kalıp incelenmelidir.

    ii-Kültürel Değer Sistemleri: Kamuoyunun etkisi, toplumsal onaylar ve ayıplamalar biçiminde kendini gösterir. Ancak bu etkinin yeterli olabilmesi için toplumun uygun kültürel öğelere, değer yargılarına geleneklerine ve anlayışına, ayrıca iletişim kanallarının açık bulunması da gerekir.

    iii-Ekonomik Sistem: Çıkarın oluşabilirliğinde, kabul edilebilirliğinde ekonomik koşullarda etkilidir.

    iv-Doğrudan Etkileme:Genellikle hiçbir toplumda olağan etkenler arasında görülmeyen zor tehdit, sahtecilik, yolsuzluk ve rüşvet uygulamalarında bu tür etkileme girişimlerine örnektir.
    Yavuz Bayar'a göre gerek Osmanlı'da gerek Çağdaş Tük toplumunda rüşvetle ilgili değer yargısı açısından bir değişiklik söz konusu değildir. Gerek Osmanlı toplumunda gerekse Çağdaş Türk Toplumunda değer sistemleri rüşvet konusunda kültürel ve toplumsal düzeyde değil, daha çok kişilik düzeyinde etkili olmaya uygun nitelik gösterdiği düşüncesindedir. İslam hukukunda somut bir yaptırımı belirlenmeyen rüşvetin bir yerde "Allah ile kulu arasında görülecek hesaplaşma" görünümüne girdiğini, rüşvete karşı güçlü bir kamuoyunun olmayışı yüzünden, kişinin dinsel inançları yüzünden kendisini rüşvete başvurmaktan alıkoyması seçeneğinin kalıyor oluşu nedeniyle dinsel inançların zayıflığı ölçüsünde bu tür olayların sonunun ne olacağı sorusunun önem kazandığını belirtir.  

    Yavuz Bayar, Osmanlıda Normal olarak Kamu Yöneticisinin, bir yerde siyasal otoritenin "hizmetçisi" durumunda olduğunu ama Osmanlı toplumunda "Malı" olduğunu belirtir. Gerçekten Osmalı devlet düzeninde düzenli ordunun-yeniçeriler ve kapıkulu sipahileri- tümü, feodal ordunun ve yönetici kadronun büyük kesiminin "Kul' lardan oluşu bunu gösteriyor.
Kul sisteminden amacın yetkinin tümüyle bağlılıklarından kuşku duyulmayan öğelere emanet edilmesi olduğunu, Osmanlı sisteminde kullar ister devşirilsin, tutsak edilsin, satın alınsın ya da armağan olarak sultana verilsinler Kendilerini yaşamaları boyu sultanın kölesi, onun "kişisel malı" saydıklarını ve Ölünceye dek sultan nereye gönderirse gitmeye, ödüllendirmesini olduğu kadar cezalandırmasını da aynı yumuşak başlılıkla kabul etmeye zorunlu kaldıklarını belirtir.
(BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet) 

    Böylece kamu yönetiminin siyasal otoriteye bağımlı ve özdeş hale gelmesi çok normal hale gelmektedir. Yavuz Bayar,bu tutumun kamu yönetiminin müşterisi durumunda bulunan geniş halk kitlelerinin Devleti niye bir hayırhah ve babacan (paternalistik) algıladığını açıklamakta olduğunu belirtir.

    Gerçekten Osmanlı toplumu Osmanlı Kamu yönetimine tartışmasız itaati, kendisi için elzem olan ama bir şekilde kamu otoritesinin kendisi için yasal saymadığı çıkarları elde etmek için kamu yönetimini doğrudan etkileme yollarına başvurmaktan alıkoyan önemli bir etken olmuştur.

    Yavuz Bayar yukarda bahsedilen davranış ve onaylamanın Türk Müslüman öğesi için geçerli olduğunu Tük-Müslüman olmayan öğeler için aynı şeyleri söylenemeyeceğini belirtmektedir. Onlar için Osmanlı Devlet düzeninde siyasal otorite "Defacto" bir olgu olup, paternalist öğesinde daha düşük olarak kabul eder. Ancak imparatorluğun gerileme devrine kadar toplumsal güçten yoksun oluşları ve toplumda oluşabilecek olumsuz kamuoyu onları bu konuda etkin bir konuma ulaşmalarını engelleyen bir unsur olmuştur.(BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet)

    Zamanla Osmanlı İmparatorluğunda Kul sisteminin bozulmaya yüz tutmasıyla asker kanadından başlanarak siyasal otoriteye bağlılık zayıflamış. Hristiyan ve Musevi azınlıkların oluşturduğu tüccar ve banka sınıfı birtakım ticari haklar elde etmek için Osmanlı yönetiminin zayıf gelirli takımına rüşvet vererek elde etme yolunu açacaklardır, ve zaman içinde kamu görevlilerinin rüşvet almaları adeta gelenekselleşmiştir.

    Cumhuriyet Döneminde Rüşvet Geleneğini Destekleyen Etmenlerde şunlardır.
(BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet)

    1- Siyasi otoriteden bağımsızlaşma bir gelenektir. Osmanlıdan beri kamu yönetimi, eylemlerinde padişahın "hal edilmesiyle sonuçlanan bir dizi eylemle siyasi otoriteden hep "özerklik" ve "güvence"ler koparmıştır.
Kamu yönetimini siyasal otoriteye bağımlı ve duyarlı tutmak için girişilen yasal düzenleme yöntemi ters işlev yaratmış, yasalarla yaşamın her yönünü düzenleyen ayrıntı maddelerle Yavuz Bayarın deyişiyle "Mevzuat hazretleri", siyasi otoritenin karşısına çıkmasına zemin hazırlamıştır.

    2- Kamu yönetiminde kamuoyuna ve halka karşı duyarsızlık ta bir gelenektir. Mevzuat hazretlerinin yardımları sayesinde kamu yöneticisi "efendilik" statüsünü bırakıp "hizmetçilik" statüsünü benimsemesi zorlaşmaktadır.

    3- Türkiyedeki özel girişimciler bir zamanlar devletin ikinci sınıf insan olarak gördüğü azınlıkların ticari kafalarının etkisinde bir nevi "Rahlei Tedrisinde" yetişmelerinden dolayı onları ticari ahlak ve zaaflarını almasıdır.

    4- Kamu yönetiminin toplumsal ve ekonomik yaşamda düzenleyici rolü Cumhuriyet döneminde hızla artmıştır. Bunun sonucu olarak söz konusu olan çıkarlar büyümüş ve çeşitlenmiş, buna koşut olarak doğrudan etkileme konuları da çeşitlenmiş ve karşılık olarak sunulan ödünlerde büyümüştür.

    5- Kamu yöneticisinin dürüstlüğünü tehdit altına koymayan parasal olanaklar sağlanamamıştır. Bütçe olanaklarını kısıtlı ve sürekli enflasyon kamu görevlilerini sürekli bir geçim sıkıntısı içinde tutmuştur. Böylesi ortamın ise Rüşvet gibi yolsuzluk ve yozlaşmayı artıracağı açıktır.

   RÜŞVETİN ÖNLENMESİ İÇİN BAZI ÖNERİLER

    Yavuz Bayar yönetsel yozlaşmanın tipik bir örneği olan rüşvetin önlenmesine yönelik şu önerileri getirmektedir. (BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet)

  •  Siyasal otoritenin kaynağının halk olduğu bir bilinç olarak yerleştirilmelidir. Halk iradesinden soyutlanmamış siyasal otoriteye karşı kamu yönetiminin "özerkleşme" yönündeki eğilim çabaları dikkatlice kontrol edilmelidir. Otoritenin kaynağının halk olduğu bilinci kamu yönetimine yerleştirilmelidir.Kamu yöneticisi kendini efendi değil hizmetçi olarak görmeye alıştırılmalıdır.
  •  Kamu Yönetiminin siyasal otoriteye ve kamuya karşı "savunulabilirliğini" artıran yasal düzenlemeler zırhı inceltilmeli, yasal çerçeve yalınlaştırılmalı, formaliteler en aza indirilmelidir.
  •  Kitle iletişim kanalları açılmalı kontrol mekanizmasındaki tıkanıklıklar giderilmelidir.
  •  Kamu yöneticileri yeterli mali kaynağa kavuşturulmalıdır.

 Kaynaklar

-Tekeli-Gencay SAYLAN, rüşvet kuramı, Amme idaresi dergisi Eylül 1974, sh:93

-ÇULPAN Refık,"Bürokratik Sistemin Yozlaşması" Amme İdaresi Dergisi Cilt: 13, Sayı:2,

-BAYAR Yavuz, Türk Kamu Yönetiminde Rüşvet, Amme İd.Dergisi cilt: 12 Sayı:3 1979

ERGUN Turgay, Yönetimde Yozlaşma Olgusu Üzerine, Amme İd.Dergisi. cilt: 11, sayı:l, Mart 1978

    eposta       edit

0 yorum: