9 Mart 2012 Cuma

Yayınlandı Mart 09, 2012 gön: Celal Yeşilyurt ve 0 yorum

Bürokratik yönetim sisteminin siyasallaşması ve öneriler

    Bürokratik sistemi olumsuz olarak etkileyen hususlardan biri bürokrasinin siyasallaşmasıdır.
    Yönetim bilimlerinde genellikle kabul gören sistem yaklaşımına göre, toplumsal sistem karşılıklı bağımlılığı ve etkileşimi olan, sürekli değişen alt sisteminden oluşmaktadır. Bir alt sistemde görüle değişmeler, öteki alt sistemleri etkilemekte, dolayısıyla sistemin tümü etkilenmektedir.
    David Easton sistemin girdilerinin istemler ve destekler biçiminde görüleceğini, bunların sistem tarafından kararlar ve güdülen siyaset (policy) biçiminde çıktılara dönüştürüleceğini, başka bir deyişle, yönetimin bu sistemde çıktı görevini üstleneceğini belirtmektedir. 

    Easton'un görüşünden yola çıkarak, kamu örgütlerinin siyasal bir sistem içinde işlev yaptığı kabul edildiğinde, yönetim-siyaset ayrımının kesin olarak yapılamayacağının da kabul edilmesi gerektiği bu yüzdende siyaset ve yönetimin gerçekte birbirleriyle çok yakın olan iki oluşum olduğu ve birbirleriyle çoğu kez içice olduğu görülür.(ARDANIÇ Bülent ve ERGUN Turgay)

    Cahit Tutum, siyasallaşmayı genel anlamda yönetimin siyasal gücün etkisi altına girmesi olarak tanımlar.(Tutum Cahit)
    Kamu görevlileri yansız ve siyasal görüşün esiri olmadan görevlerini yapmaları beklenir. Böylece kamu görevlileri de işlerini bir kariyer (yaşam uğraşı) olarak benimseyebilecek ve iş güvenliği içinde olabileceklerdir.
Refık Çulpan , Bürokrasinin siyasallaşması olgusunun işbaşına gelen hükümetin izlediği kamu personel politikasında somutlaştığını belirtir.Her yeni iktidarın kamu personeli atama ve değerlendirmesinde yetenek ve becerileri temel alan liyakat sistemini bir kenara atmakta ve "Siyasal Kayırma" ile siyasal yağmacılığa dayanan "ganimet sistemi" ni uygulamaya koyduğunu belirtmektedir. Böylece siyasal iktidar, personel atamalarında, yer değiştirmelerinde ve yükseltmelerinde kendi yandaşlarına olanaklar hazırlamaktadırlar.
(ÇULPAN Refık)
    Siyasal partiler iktidara geldikten sonra partisinin yürütücüleri olan "Bakan" lar eliyle stratejik ve siyasal kararlara etkili olabilecek konumdaki kadrolara kendilerinin ve bağlı oldukları partinin düşünce ve görüşlerine yatkın kişileri getirmek eğilimindedirler. Ancak gelip geçici olan iktidar dönemlerinin bu girişimi kalıcı ve sürekli olan bürokrasi kadrolanndaki olağanüstü değişimi bir çok soruna ve yakınmaya yol açmaktadır. Zaten Demokrasi itibariyle bir hayli sorunu olan Türkiye'de bu kadro değiştirmeleri adeta partililer tarafından zımnen kabul edilmektedir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından başlayarak, 1950 yılına kadar CHP egemenliği vardır. CHP adeta bürokrasinin partisi sayılmıştır.
(ÇULPAN Refık)

     Bugünkü Türk Personel sisteminde gelişmiş ülkelerde yapıldığı üzere hangi kademelerin siyasal olduğu saptanmamıştır. Gerçekten Türk siyasal yaşamında gözlemlediğimiz olgu, siyasal nitelikli kadrolardaki değişim sadece üst düzey yöneticilerle yetkili kalmamakta bazen daha alt düzeylere de yayılmaktadır. (ARDANIÇ Bülent ve ERGUN Turgay)
    Cahit Tutum, siyasallaşmanın iki yönden gerçekleştiğini belirtmektedir.Birinci yolun atamalarda siyasal amaçların ve parti düşüncelerinin ön planda tutulması eğilimi, ötekinin ise kamu görevlilerinin siyasal eylem ve davranışlarının değerlendirilmesinde değişik ölçütler kullanılmasıdır. Atamalarda parti düşüncesinin üst yönetim mevkilerinden giderek en alt derecedeki memurlara doğru yayıldığını bu eğilimin alt kademelerde " üstü kapalı bir kayırma' biçiminde ortaya çıktığını belirtmektedir.
    Yönetimi siyasallaşmaya doğru götüren ikinci yolun kamu görevlilerinin siyasal faaliyetlerine çizilen sınır ve bu faaliyetlere ilişkin uygulamalar olduğunu kamu görevlilerinin siyasal seçimlere aktif olarak görev almalarında siyasi partilerin özendirici tavrının büyük olduğunu siyasal partilerin yandaşlarının titizlikle incelemeye tabi tutulmadığını belirtmektedir.
(ÇULPAN Refık)

    Refik Çulpan, Siyasal iktidarların, kendi politika ve programlarını uygulamak için kimi pozisyonlara kendi elemanlarını getirmelerinin doğal karşılanabilindiğini ancak bu yöndeki uygulamaların ölçüsünün kaçırılmakta olduğunu belirtir. Yeni iktidarca siyasal sayılmayacak pozisyonlarda içeren toplu yada büyük sayılara varan değişikliklerin yapılmakta olduğunu ve "bir ganimeti paylaştırma ya da yağma havası" yaratıldığını belirtmektedir. O kadar ki değişiklikler müsteşar, genel müdür ve daire başkanlarından uzman personele hatta odacılara dek uzanabilmektedir. Bunun doğal sonucu ise personel siyasal koşullandırma ve örgütleme etkisiyle kamplara ayrılmaktadır. Bu ise kamu bürokrasinin temel işlevlerini yapmasını engellemektedir.
(ÇULPAN Refık)

Gerald E.Caiden, Kamu görevlilerinin siyasal faaliyet-yönetim ilişkisinde aşağıdaki basamakların yer aldığını belirtmektedir. (Cahit Tutum)
1-Tüm siyasal faaliyetlerin yasak olması
2-Sadece oy verme hakkının tanınması
3-Siyasal toplantılara katılma
4- Siyasal nitelikli örgütlere üye olma hakkının tanınması
5-Etkin siyasal örgütlere üye olabilme
6- Siyasal faaliyetlerin bütünüyle serbest bırakılması
Caiden'e göre kamu görevlilerinin kişisel yan tutma dereceleri aşağıdaki basamakları izlemektedir.
l)Tam bir tarafsızlık
2)Kişisel görüşlerini açıklama
3)Siyasal liderlere programlara ve politikalara bağlanma
4)Yetkilerin kullanılmasında ayrım gözetme
5)Partizan amaçlar için yetkisini aşma
6)Siyasal Sindirme
    Caiden'e göre siyasal liderlerin liyakat sistemine müdahale edip kendi anlayışına göre içselleştirme aşağıdaki basamakları izlemektedir.
a)Bürokratik düzenleme özgürlüğü(Sisteme kendi kendisini düzenleme yeteneği yetkisi tanıma)
b)Görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine farklı işlemlerde bulunma(iktidar yanlısı ise cezasız bırakma
c)Üst yönetim mevkilerine yükselmede siyasal yatkınlık ölçütünü uygulama
d) Siyasal amaçlı atamalar yapma(hizmete girişte liyakat yerine)
e)Siyasal yağma sistemi(hizmette kalışın siyasal patronların kaderine bağlı oluşu
f)kuşkulanılan 'muhaliflerin" ya da yansızların "bertaraf edilmesi"
Siyasal amaçlı atamalar konusunda en aşırı bir model olarak ABD'de uygulanmış olan"Siyasal Yağma" sistemi örnek olarak verilebilir. (Refik Çulpan)
    Siyasal kayırma niteliğini taşıyan atamalar, hizmete girişte ehliyet ve liyakat yerine siyasal partiye yakınlık ölçütünün esas alınması şeklinde sadece partiye hizmet eden yada yakınlık duyan kimseleri ödüllendirme dışında ussal bir dayanağı bulunmaması nedeniyle sıkça eleştirilmektedir.
Siyasal amaçlı atamaların yasal durumla uygulama arasında çelişki vardır. Yasal düzenlemelerin amacının,memurluğun bir kariyer olması ve yansız ve nesnel işleyen bir yönetim aygıtının yaratılması şeklinde önerirlerken, uygulamada bütün çabaların siyasal iktidara bağımlı bir yönetim sistemi yaratılmasına dönük olduğunu belirtmektedir. Cahit Tutum bu uygulamaları şu şekilde özetlemektedir.
(Tutum Cahit)
    1-İşsiz partililere yada parti sempatizanlarına iş bulma; personel sisteminde sınav hizmete girişte zorunlu olduğu halde uygulamada bu tür sınavlar bir kayırma aracı olarak kullanılmakta olduğunu belirtir. Personel sisteminin ciddi bir sınıflandırmaya tabi tutulmayışı türlü hizmet kadrolarının gerektirdiği niteliklerin belirsiz kalması ya da en azından hizmete girişte son derece genel bir takım niteliklerle yetinildiği gerçeğine işaret etmektedir.
    2-Merkezi sınav sisteminin gerçekleşemediğini bu yüzden her kurumun kendi personelini kendi alması yoluna gidildiğinden, bu politikacıların seçimi etkili olmaktadır Hizmete girişin kurumsal oluşu, sınav kurallarının oluşturulmasında, nesnellik kriterlerinin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Belli meslek dalları dışında(müfettişlik, hesap uzmanlığı, Dışişleri meslek memurluğu, planlama uzmanı vs) sınavlar siyasal veya bürokratik kayırıcılığın bir aracı olarak kullanmaya elverişli olduğunu belirtmektedir
    3-Siyasallaşma derecesini gösteren bir başka ölçüt ise yer ve görev değiştirmelerinde ilgili parti aracılığına başvurmaktır.
Cahit Tutum siyasal kayırmanın işsizliğin yaygın olduğu alt düzeylerde bir işsize işi bulması açısından değerlendirildiğinden pek fazla dikkati çekmeyeceğini belirtir.
    Yönetimin siyasallaştırılması açısından asıl önemli atamaların yüksek yönetim kademelerine yapılan atamalar olduğunu belirtmektedir. İktidara gelen Bakanın, önce özel kalemden işe başladığını, giderek müsteşarlık, genel müdürlük ve daire başkanlığı, hatta şube müdürlüğü gibi mevkilere el attığını ve bu sürecin Bakanın kişisel tutumuna göre hızlı yada yavaş gerçekleştiğini belirtmektedir. Bu değiştirmelerde dikkati çeken bir başka noktanın iktidar değişikliği dönemlerinde kurum ve kurumlar arasında yoğun bir "transfer" trafiğinin gerçekleştiğini belirtmektedir. Bazılarının yeni iktidar yanlısı gözükme becerisini göstererek koltuğunu koruyabildiğini, bazı yöneticilere "değiştirilme bedeli" olarak yurtdışı görevlerin bağışlandığını, bazılarının daha pasif bir göreve "müşavir" adı altında kızağa çekildiğini belirtmektedir.
Siyasal amaçlı atamaların kurumlaşmasına bir başka örnek olarak "istisnaî devlet memurluğu''nu örnek olarak vermektedir. İktidarlara serbestçe atama olanağı veren bu olanak iktidarlar tarafından yüksek yöneticileri diledikleri zaman değiştirme yetkisini verdiğini düşünmektedir. Üçüncü bir araç ise "Müşavirlik" ve "Merkez valiliği" gibi kurumların yüksek yöneticilerin deposu durumunda olmasıdır.
    Siyasi liderlerin yıllardan beri kronik bir vaka halini alan iktidarda iken es geçilen muhalefette iken yakınılan yönetimin siyasallaşması konusunda siyasi parti önderleri iki uçlu bir siyaset örneği sergilemektedir.
AP' lideri Demirel'in siyasal nitelikli atamalara yönelik görüşleri bir ipucu verebilir." 

    Anayasanın icabına uygun olarak başkanın,müsteşar ve genel müdür gibi doğrudan doğruya kendi sorumluluğuyla alakalı görevlerde çalışanları değiştirebilmek yetkisini bu derecedeki memurların müktesep maaş haklarını mahfuz tutma esası ile bağdaştıran bir tatbikata gidilecektir. Danıştay kararlarıyla bugün memurun muayyen memuriyette kalma teminatı haline getirilen sübjektif hakları, sadece müktesep hakların korunmasına inhisar edecektir.
...AP Bürokrasinin antitezidir.Yani bürokrasiye karşı doğmuştur. Bürokrasiye teslim olmaz. Bürokrasinin ovucunda olan bakan, başka bir şeydir. Bürokrasiye "şu istikamette gideceksin " diyen bakan başka bir şeydir. Türkiyeyi elit, bürokrat ve teknokratlarım idare etsin, yoksa siyasetçiler mi idare etsin? Bu tartışılagelen bir meseledir. Siyasetçiler dediğim halkın mümessilleridir, milletin mümessilleridir. Biz burada temsili sistemin mümessilleriyiz."
    Demirel, Cüneyt Arcayürekle 1976 yılında yaptığı söyleşide CHP'nin yaptığı uygulamaları eleştirir.
"Bir de CHP'nin yarattığı huzursuzluk var. yedi buçuk aylık iktidarlarında devlet kadrolarını aşırı taraftarları ile doldurmuştur. İsim vermiyorum,CHP'nin taraftarları ile işgören bir siyasi iktidar düşünülemez.
...CHP gelmiş CHP taraftarlarını kilit noktalara getirmiştir. Bunların çoğu siyasi iktidarlara karşı çıkmış, devlet memuru olmaktan çok siyasetçi memur olmuşlardır. Bunları muhafaza edecek bir iktidar icraat yapamaz. Gelen siyasi iktidar bir program koymuş ortaya. Bunu icra edecek, bu programın icrasını düşünecek, yoksa şu adamın bu makamda oturmasını düşünecek değil. Görevi,kişileri yerinde muhafaza etmek de değildir. Falanca adamı değiştirmedim de, icraatı yerine getiremedim diyemez. Kişinin makam teminatı değil,siyasi iktidarın icraatını yerine getirişi vardır orta yerde.
    CHP'nin görüşleri de buna paraleldir. Bülent Ecevit"Kamu görevlileri ile ilgili özlük işlemleri kesin ve nesnel kurallara bağlanırken, hükümetlere, kendi sorumlulukları içinde yeralan siyasal kararların doğrudan uygulayıcısı durumundaki belirli yüksek kademe görevlilerini, başka özlük haklar korunarak değiştirebilme yetkisi tanınmalıdır. Ancak bu değişiklikler belli nitelikleri edinmiş Yüksek Kamu yöneticileri çerçevesinde tutulmalıdır. Siyasal kararların oluşturulmasında da hükümetler veya bakanlar kurulu üyeleri, geçici olarak görevlendirebilecekleri ve kamu yönetimine hiç bir biçimde karıştırılmayacak siyasal danışmanlardan yararlanılabilmelidirler." Yukarıdaki alıntıları aktaran yazarlar her iki partinin siyasal nitelikli atamalara karşı olmadıkları sonucunu çıkarmaktadır.
(ARDANIÇ Bülent ve ERGUN Turgay)
    CHP 1976 programında ise"Demokratik hukuk devleti yönünde bu ileri aşamaya erişebilmenin temel kuralı, kamu görevlilerinin işe alınmalarında,yükseltilmelerinde, cezalandırmalarında,nesnel kurallar saptayıp uygulamaktır. Ancak bu uygulamaya geçilmeden önceki dönemlerde kamu yönetimi içinde yapılmış kamu yönetimi içinde yapılmış kayırmalardan doğan haksızlıklar,yer siz atamalar, gönendirmeler, cezalandırmalar nesnel kurallara göre tümüyle düzeltilmelidir (CHP Programı: 1976 sh:314-316)

    CHP lideri Ecevit Abdi İpekçi ile yaptığı söyleşide(Milliyet 29.4.1975) memurların hükümet değil,devlet görevlisi olduklarını belirtmektedir.
"Özellikle çok partili demokratik rejimde ve nispi temsilin uygulandığı bir rejimde bir ülkede sık sık hükümet bunalımları olabileceği için kamu yönetiminin etkinliği ve devletin sürekliliği bakımından kamu yöneticilerinin güvenlik içinde olabilmeleri istikrar içinde çalışmaları gerekir. Böyle hükümet bunalımları belki de ileride olacaktır. Belki de çok yakın gelecekte olacaktır. Eğer Kamu yöneticileri güvenlik ve istikrar içinde olmazlarsa, o zaman devletin işleri temelinden sarsılabilir ve Türkiye de hem rejim, hem de devletin esenliği tehlikeye düşebilir. Kamu yöneticilerini bu derece tedirgin etmek aslında bu partizanlığı yapan partilerinde işine yaramaz. Kısa vadede yarar gibi görünür, çok yakın çevrelerce alkışlanır, takdir edilir ama tatmin ettikleri kimselerden daha fazla insanda ve çok daha geniş çevrelerde hoşnutsuzluk uyandırırlar, tepki uyandırırlar. Bunun siyasal faturası böyle partizanlıkları yapan partiler ve kimseler için çok zaman geçmeden ağır bir şekilde ödenir. Ayrıca kamu yöneticilerinde bu kadar tedirginlik uyandıracak, kamu yönetimini düşman gibi görüp öyle işe başlayacak,bir hükümet başarıda sağlayamaz. Eğer bir hükümet kamu yöneticilerine güven ve umut veremezse heyecan veremezse, o hükümetin başarılı olmasına olanak yoktur. 

    Siyasallaşmanın en önemli sakıncası halkın yönetime olan güveninin sarsılmasıdır. Cahit Tutum, geniş kapsamlı atamaların partizan atamalar yapıldığı ve iktidarı açıkça destekleyen ve yan tutan kamu görevlilerinin teşvik edildiği bir ortamda halkın güveninin sarsılmamasının olanaksız olduğunu söylemektedir. Nitekim CHP Genel Başkanının
" Bugünkü yönetimde kıyıma uğrayanları CHP iktidara geldiği zaman görevine iade edecektir.Faşistlere kulluk edenleri bir gün bile memurlukta öğretmenlikte tutmayacaktır, "şeklindeki demeci(Tercüman, 7 kasım 1976) CHP'nin programındaki görüşlerle paralellik arzetmektedir.
     Siyasallaşmanın bürokrasiye etkisi olumsuz olacaktır. Buna göre yükselmenin en kestirme yolunun ehliyet, liyakat ve başarı yerine siyasal parti ya da kişilerle iyi ilişkilerden geçtiği sonucuna varılması, kamu görevlilerinin hızlı yükselme dürtüsüyle olduğundan başka gözükme suretiyle yükselme çabasına sürükleyecektir.
(Tutum Cahit)

    Bülent Ardanıç ve Turgay Ergün'ün incelemeleri sonucunda CHP ve AP'nin kurduğu hükümetler dönemindeki yönetici atamalarıyla ilgili çalışmadan şu sonuçlar ortaya çıkmıştır. (Bakınız Tablo 1 ve 2) 

 

    Bu türden atamaların 1974 CHP-MSP koalisyonu ile yoğunluk kazanmaya başladığı I. ve II. MC, CHP ve bağımsızlar ve AP azınlık hükümeti dönemlerinde de sürdüğünün anlaşıldığını CHP ağırlıklı 22 aylık hükümet döneminde CHP'nin "devlet kadrolarındaki işgale son verme" amacıyla yoğun bir biçimde her kademede atamalar ve yer değiştirmelere gittiğinin anlaşıldığını belirtir.Tablo 1'deki değişmelerden de görüleceği gibi CHP'nin bağımsızlarla kurduğu yaklaşık 22 aylık hükümetin ilk 6 aylık döneminde 206 müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısı ve vali görevden alındığını bu tür kadrolara 320 yeni atama yapıldığını belirlemişlerdir. Ayrıca dış temsilciliklerde, daire başkanlık ve yardımcılarında ve emniyet müdürlüğünde yapılan çok sayıda yer değiştirme ve atama işleminin bu sayı içinde yer almadığını belirtmektedirler. İlgili dönemler içinde 67 valilik yer aldığı düşünülürse en çok görevden alma ve atama işleminin valiler çerçevesinde yapıldığı anlaşılıyor.

     AP azınlık hükümetinin stratejisini gösteren Tablo 2' ye bakıldığında durumun öncekinden farklı olmadığı görülür. Bu dönemde valilerin tümü görevden alınmış ve il valilik kadrolarına yeni atamalar yapılmıştır. Bu dönemde 1223 yüksek yöneticisini görevinden aldığını 1367 yeni atama yaptığını görüyoruz. 


 
    Yönetim kadrolarındaki siyasallaşma ve her partinin iktidara gelişinde kendi yandaşlarını getirme isteği aradan geçen yıllara rağmen önemli ölçüde değişmemiştir. Refahyol Hükümetini sürekli partizanlıkla suçlayan Anasol D hükümeti iktidarı süresi içerisinde Temmuz-Ağustos 1997 tarihleri arasında yaptığı atamalar Refahyol hükümeti ile karşılaştırıldığında 5 katı bir fark ortaya çıkmaktadır.(Bakınız Tablo 3)


Yönetim mevkilerindeki bu olağanüstü siyasallaşmaya karşı yargı organının görüşü tutarlı bir çizgi izlememektedir.
1961 Anayasası 114. maddesiyle yönetimin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunu yeniden açmıştır. Görevinden alınan yöneticiler iptal istemiyle Danıştay'a başvurmaktadırlar. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 1897 sayılı kanunla değişik 76. maddesinde ''kurumlar görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst kurum içinde aynı veya başka yerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler." hükmü yer almaktadır.
    Yine Danıştay 1975 yılında verdiği bir kararda "Memurların görevlerinden alınarak, başka görevlere atanmalarında, kazanılmış hak aylıklarının korunması yanında, kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleri de göz önünde bulundurulur." demektedir.
(ARDANIÇ Bülent ve ERGUN Turgay)
    Danıştayda görevden alınan yöneticilerin açmış oldukları davalarda ilgili Bakanlık savunma önceleri, müfettiş raporları ile saptanan görevde yetersizlik yada başarısızlık gibi nedenlerin yanında başka nedenlerinde kullanılmaya başlandığı görülüyor. (Görevden alınan ve bu karara karşı Danıştaya başvuran Et ve Balık Kurumu Genel Müdür Yardımcısının davasında, savunma yapan Maliye Bakanlığı "ekonominin düzlüğe çıkmasını temin için" kadrolarda değişiklik yapılması gerekliliğini öne sürmektedir. (Cumhuriyet 14 May. 1980). Yine bir başka tipik bir örnek de: hükümet programlarının başarı ile uygulanabilmesi için yüksek yöneticilik kademelerine hükümetlerin görüşüne yatkın kişilerin getirilmesi gerektiği vurgulanmaya başlamasıdır.Turgay Ergün ve Bülent Ardanıç bu konuda güzel bir örnek olması bakımından merkezce alınmasına karşı Danıştaya başvuran Vali ile ilgili alınan kararı ve bu karara ilişkin görüşlere yer vermektedir. (ARDANIÇ Bülent ve ERGUN Turgay)
    Savunmada İçişleri Bakanlığı, "kilit mevkileri işgal eden personelin, özellikle hükümet programı doğrultusunda yürütmeye katılırken, hizmet üretirken, siyasal kadro ile aynı görüşü benimser aynı felsefeyi paylaşırsa, hükümetin icraatını daha süratli, verimli ve sonuç alıcı nitelikte oluşacağını belirtmektedir."
Danıştay Raportörü, İçişleri Bakanlığı savunmasındaki görüşleri paylaşmamaktadır. "Raportöre göre, böyle bir uygulama yönetimin üst kademelerinde ve sorumluluk mevkilerinde bulunan memurlar arasında herhangi bir parti yanlısı olan yada olmaya memurlar ayrımı yapılmasına ve bu görevlere iktidarda bulunan siyasal parti yanlısı olan memurların atanmasına neden olacaktır. Böylece Anayasanın kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken, yurttaşlar arasında siyasal kanaatlerinden dolayı herhangi bir ayrım yapamayacaklarını emreden 119. maddesine aykırı bir uygulama doğal olarak yaratılacaktır." diyerek davasının merkez valiliğine alınmasında "siyasal lüzum" bulunduğu görüşünü benimsemiş ve davanın reddini istemiştir.
    Danıştay Dava Daireleri Kurulu valinin başarılı olamaması nedeniyle kamu hizmetinin etkili ve verimli bir biçimde yürütülmemesi durumunda valinin valilikten alınmasının gerek yönetsel gerekse siyasal bakımdan bir zorunluk haline gelebileceği görüşünü benimsemektedir. Ancak bir başarısızlık söz konusu değilse, yalnız siyasal kadroyla aynı görüşü paylaşmaması nedeniyle kilit mevkilerdeki personel görevden alınmamalıdır. Hükümet programını uygulamak, hükümeti oluşturan siyasal kadroyla aynı görüşü benimsemek ve aynı felsefeyi paylaşmak anlamına gelmediğini belirterek anılan davada,"... valinin başarısızlığı sonucuna varılmadığından Bakanlar Kurulunun davacının....Valiliğinden nakline ilişkin kısmının maksat ve sebep yönünden Anayasa ve diğer yasa hükümlerine aykırılığı açık bulunduğu gerekçesiyle oy çokluğu ile iptaline karar verdiği belirtilmektedir.

    Hızlı Personel Devri:
    Bürokratik sistemi olumsuz olarak etkileyen hususlardan ikincisi hızlı personel devridir.
    Kamu yöneticilerinden büyük bir bölümü iktidar değişikliğine paralel olarak değiştirilmektedir. Yeni gelen hükümetler üst düzey bürokratları görevinden alarak ve çoğunlukla "müşavir" olarak atamalar yaparak onlara hiçbir iş vermemektedirler. Ülkemizdeki hükümet bunalımları (koalisyon hükümetleri, azınlık hükümeti gibi) ve sık değişen iktidarlar anımsanacak olursa kamu personelinin değişimi sorunu somut bir biçimde görülebilecektir.
(ÇULPAN Refık)

    Daha alt düzeydeki kimi kamu personeli (şube müdürü, öğretmen, polis) "geri kalmış" yada "iktidar yanlısı" siyasal görüşün egemen olduğu yörelere atanarak görevden ayrılmaya zorlanmaktadır.
    Ayrıca Kamu kuruluşlarında çalışanlara ödenen maaş ve ücretler, özel sektör piyasa fiyatları ile rekabet edemediğinden "bordro mahkumları" olan bu kesim içerisinde huzursuzluğa yol açmakta ve kimileri özel kesime geçmektedir. Yeni alınan personelin nitelikli bir deneyiminin olmayışı bunlara yapılacak hizmet içi eğitim nedeniyle kamuya ek bir mali külfet getirmektedir.

YÖNETİMDE SİYASALLAŞMANIN ÖNLENMESİ İÇİN BAZI ÖNERİLER

    Yönetimin yozlaşmasına ve ussal esaslara dayanmasını hep engellemiş olan yönetimde siyasallaşma olgusunun giderilmesinde çok çeşitli çözüm önerileri ortaya atılmaktadır. Ancak yapılan bütün bu önerilerin lafta kalmaması pratik açıdan bir karşılığının toplum bazında genel kabul görmesi için geniş toplum kesimlerince titizlikle denetlenmesini sağlayan bir ortamın oluşmasıyla sağlanacağının bilinmesinde yarar vardır.  

    Bülent Ardanıç ve Turgay Ergün ise yönetimde siyasallaşmanın önlenmesi için şu önerileri getirmektedir: (ARDANIÇ Bülent ve ERGUN Turgay)
-Hangi kadroların politik kadro olduğunun açık seçik saptanması gerekir, atamaya yetkili organın bu pozisyonları istediği biçimde doldurma ve boşaltma yetkisi olmalıdır. Bunları şu şekilde belirtmiştir.Müsteşar,Müsteşar Yardımcısı,Genel Müdür,Genel müdür yardımcısı,Daire başkanı, Yönetim Kurulu başkanı ve üyeleri,valilik,elçilik
-Politik nitelikli görevlere atanacak kişilerde nitelikler önceden saptanabilir. Bu nitelikteki kişilerin değiştirilmesi gerektiğinde kişilerin kazanılmış haklan korunmalı ancak"mevki güvenliği"biçiminde bir güvencenin söz konusu olmaması gerektiğini belirtir.
- Siyasal atama ve yer değiştirme kararlarına karşı bağımsız yargı güvencesi sağlanmalıdır.Danıştayın bu alandaki "maksat yönünden"yaptığı denetim sınırlandırmalıdır.
-Memurluk üst düzey seçim ve atamalarında edilgen konumdan çıkarılmalıdır. Bunun yolu ise memurlara sendikal hakların tanınmasından geçiyor.
-"Politik olmayan görevlere" atanmada kamu görevlilerinin seçilmesi atanması,yükseltilmesi ve yer değiştirmelerinde siyasal etkileri en aza indirecek nesnel düzenlemeler getirilmelidir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR
-ARDANIÇ Bülent ve ERGUN Turgay, Siyasal Nitelikli Yüksek Yönetici atamaları, Amme İd. Dergisi, Haz. 1980 sayı:2 cilt: 13
-ÇULPAN Refık,"Bürokratik Sistemin Yozlaşması" Amme İdaresi Dergisi Cilt: 13, Sayı:2,
- TUTUM Cahit,Yönetimin Siyasallaşması ve Partizanlık,Amme İdaresi Dergisi,Cilt:9, Sayı:4, Aralık 1976
-22 Eylül 1997 Yeni Şafak Gazetesi


    eposta       edit

0 yorum: