Tarih alanında çok kapsamlı bir eğitim paketi.KPSS ve YKS sınavlarına hazırlanırken de
faydalanabilirsiniz.
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.tarih.myapplication&pli=1
Tarih alanında çok kapsamlı bir eğitim paketi.KPSS ve YKS sınavlarına hazırlanırken de
faydalanabilirsiniz.
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.tarih.myapplication&pli=1
Geçtiğimiz hafta yeni doğan bebekleri öldürüp üzerinden çıkar sağlayıp Sosyal güvenlik kurumunu da zarara uğratan çetenin haberini okurken insanlığını kaybetmiş bu canlıların nasıl olup da göz göre göre bu soygunu ve cinayetleri yapabileceklerine insanın inanası gelmiyor.
Yaşayacak olan bebeğe ilaç verip öldür, uygun ilacı zamanında vermeyip daha fazla para alabilmek için bebeği daha fazla hastanede yatır ve eksik tedavi verip ölümüne yol aç. Sonra ailelerini arayıp bebeğiniz ex oldu de. Bu nasıl vicdansızlık ?
Bebekleri öldürürken de eğlenceli bir şekilde mesajlaşıyorlar sağlık çalışanı diyemeyeceğim insanlar.
“Hahaha”
“Ölmediyse ilacı boşa mı kullandık o zaman.
Her bir fotoğraf adamın, zanlı hastanelerin, kanlı “yenidoğan çetesi”nin gücüne, cüretine, vicdansızlık ve katliamına güç katmış. “Güç transferi” kanka holdinglere sürekli ihale, kaynak, arazi ve maden aktarımından buralara kadar uzanmış işte! Her bir fotoğraf, bir “güç transplantasyonu (Umur Talu-T 24)
Bunlara en ağır cezayı vermek lazım ama bunlarda vicdanda yok. çünkü onlar bu dünyada vicdanın baskısını bile alamayacak kadar kalbi kararmış insanlar.
Işık denilen şey karanlıktan değil, karanlık ışıktan ötürüdür.Halbuki bu semtin insanları öyle düşünmezlerdi.Karanlık mevcut olduğu için ışığa ihtiyaç vardı.Dünya yaratıldığı zaman her taraf karanlık, yani geceydi.Her zaman, kavuşacakları bir ışık, kurtulacakları bir karanlık vardı.Onlar, dünyanın apaydınlık kesilebileceğini sanki biliyorlardı.
Sait Faik Abasıyanık-Sarnıç
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
İnsan için ancak çalıştığı vardır. (Necm 39)
Ayet insanın çabalarının karşılığının görüleceğini ve sonuçsuz kalmayacağına işaret ediyor. Kişisel gelişim için adeta yol haritası gibi. İnsanı çalışmaya teşvik eden bu sözle tembellik yeriliyor . Bu ilkeyi sosyal hayatlarında uygulayan ülkeler müreffeh oluyorlar.
Yüce Allah Bakara süresi 74.ayette Sonra, bütün bunların ardından kalbiniz yine katılaştı. Sanki taş kesildi, hatta taştan da katılaştı. " buyuruyor. Demekki kalb bir süre sonra ışık alacağı bütün kapıları kapatıp karanlık içinde kalabiliyor. Burada Özellikle taş kelimesinin seçilmesi çok ilginç. Özü itibariyle sert , katı ve hiç bir şey geçmeyen bir varlık. İnsan bazı şeyleri anlamaktan uzaklaşıp günahlar içine dalarsa artık onu geri döndürmenin çok zor olacağına vurgu yapılıyor.
فَاَيْنَ تَذْهَبُونَۜ
O halde nereye gidiyorsunuz? .
Yüce Allah ne güzel, ne çarpıcı bir soru yöneltiyor insana bu ayette.(Tekvir 26)
Yani böyle yüz çevirerek ne yaptığınızı sanıyorsunuz?
Mahmut Kısa bu ayeti muhteşem çevirmiş.
Öyleyse, hakîkat tüm berraklığıyla önünüzde dururken, Son Saat da an be an yaklaşırken,vahyin aydınlık yolunu terk edip de hangi görüş ve düşüncelere kapılıyor, nereye gidiyorsunuz?
O hâlde dinleyin, ey insanlar!
96 yaşında olan bir insandan hayatla ilgili ilginç bir nasihat
Ben geriye gitmeyi sevmem.
çünkü geçmişle ilgili yapabileceğin bir şey yoktur.
Olduğun yeri kabullen , ilerle ve anın içinde olmaya çalış.Sahip oldukların için minnet duy.
Merhametli ol ve olanı kabullen.Eğer değiştirebiliyorsan tamam ama bazı şeyler vardır kabullenmen gerekir,onları değiştiremezsin.Eğer değiştiremiyorsan bırak gitsin .
رَبِّ يَسِّرْ وَلاَ تُعَسِّرْ، رَبِّ تَمِّمْ بِالْخَيْرِ
Rabbi yessir ve la tuassir Rabbi temmim bi'l-hayr:
“ Rabbim, kolaylaştır zorlaştırma; Rabbim hayırla sonuçlandır! " duası, her işe başlarken parolamız, şifremiz, anahtarımızdır.
Mustafa İslamoğlu
“İyi insanlar Naîm’de (Nimet Veren’de), günahkar kimseler de Cehennemdedirler.” (İnfitar: 13-14)
Ömer Nasuhi Bilmen-Büyük İslam İlmihali
Günümüzde insanlar gittikçe artan bir şekilde sosyal medya etkileşimi içinde bulunuyor .
Sosyal medyayı kullanırken ölçünün kaybedilmesi insanları gittikçe doğallıktan uzaklaştırıyor.
Serap Duygulu bir yazısında insan ve sosyal medya ilişkisi için ilginç bulduğum bir değerlendirmede bulunmuştu. "Sosyal Medya Bağımlılığı yoktur. Sosyal medya ile doldurulmaya çalışan yaşamsal boşluklar vardır.’’ diyor. (Serap Duygulu)
Sürekli beğenilmek isteği "izleyici etkisi" ile daha fazla paylaşımı teşvik ediyor. Sosyal medyanın daha fazla paylaş, daha çok teşhir et politikasına uygun olarak kişi artık etkileşim bağımlısı oluyor. Başkaları tarafından onay ve kabul gördükçe yani beğeniler arttıkça sosyal medya araçlarına bağımlılık da artıyor.
Beğeni almak için en temiz kalması gereken duygular artık işlenebilir meta halinde tüketicilere sunuluyor. Bütün bunların doğal sonucu ise bana göre insanın gerçeklik duygusunun zarar görmesi ve onun sanal dünyaya hapsolmasıdır.
Kaynaklar:
Serap Duygulu https://www.serapduygulu.com.tr/yazi-arsivi/sosyal-medya-ve-hayatlarimiz.html
"Dijital dönüşüm” eğer insan için teknolojiyi değil de teknoloji için insanı dönüştürmeyi hedefliyorsa, (Allah korusun) al başına belayı. O takdirde insan bir nesnedir.
Abdurrahman Dilipak- Akit gazetesi
https://m.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/sen-kimsin-ya-hu-34567.html
D.Ali Taşçı
https://www.pazar53.com/sanal-iletisim-olmayan-tek-sey-cinsellik-3475yy.htm?utm_source=pocket_mylist
Afrika uykusundan uyanıyor mu ne ?
Afrikanın en değerli kaynaklarını sömür. O ülkelerin gelişmesi ve zenginleşmesi için para verme. Ülkelerin insanları daha iyi bir yaşam umuduyla senin kapılarına gelsin. Sen de gerisin geri gönder...
Her hak sahibine hakkını vermek, her şeyi yerli yerine koymak, her işi erbabının eline vermek, memleketi milleti koruyacak, memleketin kuvvetini arttıracak, nüfuzunu sağalamlandıracak, asayişi bütünleştirecek, milleti türlü türlü içtimaî hastalıklardan koruyacak en kuvvetli tedbirlerdendir. Onun için Kur’ân-ı Kerîm “Her mevkii ehline veriniz ve hükmettikçe, adatet gereğince hükmediniz.” der. Adalet, her işi ehline vermekle mümkün olur. Her iş: “Her işi ehline vermekle tecelli eden adalet, en geniş emniyeti ve en sağlam istikrarı doğurur. Adalet, emniyet ve istikrar ise bir milleti saadet ve refaha kavuşturur.
Memleket kılıç ile alınır; lakin adalet ile muhafaza olunur" sözünü Timurlenk gibi zalim bir cihangirin ağzından işitmek ne büyük ibrettir!.. Evet, işe göre adam bulmalı; adama göre iş vermeli. Zira ne kadar müşkül olursa olsun, bir vazife tasavvur edilemez ki, ehli aransın da bulunmasın; kezalik kabiliyeti ne derece noksan olursa olsun. Hiç bir adam gösterilemez ki, onun da görebileceği bir iş mevcut olmasın. Ne yalnız azmin büyüklüğü her meselenin halline kâfidir; ne de kabiliyetin küçüklüğü büsbütün ihmali gerektirir.
Mehmet Akif Ersoy-Safahat Kuran tefsiri
Arnavutluğu yıllarca hükümranlığı altında yöneten Enver hocanın dine bakış açısı ve uygulamalarını daha iyi tanımak açısından aşağıda bağlantısını verdiğim bu harika makaleyi okuyabilirsiniz. Dine karşı ateizm adı altında yeni bir din inşa eden Enver hoca Anayasaya koyduğu hükümlerle bunu perçinledi. Modern Arnavutluk her ne kadar katı ateist anlayışını terk etsede etkileri daha yıllar boyu sürecek gibi. Enver hocanın dinsel hiç bir görüntüye yer vermeyen katı totaliter ateist yönetim anlayışında din ve kurumları her türlü etkiden soyutlanmak isteniyordu.
Dini anlayışların etkisinin yok edilmesi için büyük bir mücadele verilmesine rağmen en büyük dini topluluğu temsil eden İslamın Arnavut insanları arasında hala nüfusun yüzde 70 inin kendisini müslüman olarak tanımladığını belirtelim. Markstan etkilendiği belli olan şu sözlere bakalım.
“Din halkın afyonudur. Herkesin bu büyük gerçeği anlaması için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız, zehirlenmiş olanları da (ki az sayıda değiller) iyileştirmeliyiz. … Bu büyük savaşın kendiliğinden meydana gelmesine izin vermemeliyiz veya genç nesillerin bu afyonu bırakacağını söyleyip tatmin olmayalım veya din ile uygulamalarının sadece yaşlılarda olduğunu söylemeyelim. Bu doğru değil; onlar yalnızca biz onlara karşı savaşır ve gerçek yüzlerini gösterirsek şiddetini kaybeder, ancak küçümsersek yeniden canlanır, yayılır ve genişlerler.” (Hoxha, 1982, s.103-104).
“Arnavutluk İşçi Partisi, gerici sınıfların ideolojik silahı ve halkın afyonu olan dine karşı her zaman uzlaşmaz bir savaş vermiştir. Dine karşı mücadeleyi… sosyalizmin inşası için savaşla yakından ilişkilendirmiştir. Tüm devrimci faaliyetlerinde olduğu gibi partimiz, dini bakış açısına karşı savaşında da Marksizm-Leninizm’in temel öğretileri tarafından yönlendirilmiştir.”
Enver hoca Arnavutluk Kırallığının tüzüğünde yer alan bir çeşit laiklik olarak adlandırılabilen hükümlerini değiştirerek Ateist bir yaklaşımı temel almıştır.
Arnavutluk Krallığının 1926 yılındaki kurucu tüzüğündeki beşinci maddede şu ifadeler yer alıyordu: “Arnavut devletinin resmi dini yoktur. … Din hiçbir şekilde yasal engeller oluşturamaz.”
Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyetinin 1976 yılındaki anayasasında kökten ve devrimci bir sıçrama vardı. 37’inci madde şöyle diyor: “Devlet hiç bir din tanımaz ve insanlara materyalist bilimsel dünya görüşünü aşılamak için ateist propaganda geliştirir ve teşvik eder.”.
Evet, bu savaşta spontane bir şey yoktu, herşey iyice düşünülmüştü. Komünistlerin dine olan nefretleri, ülkenin ateistleşmesi girişimleri “Kitlelerin hareketi” maskesi ardında gizleniyordu. Sözümona lider ideolojisine, imajına karşı gelinmesine izin veremezdi. İnsan sadece ona boyun eğmeliydi, Tanrı’ya değil.
Enver hoca Arnavutluk Kırallığının tüzüğünde hükümleri değiştirerek dine karşı mücadeleyi hat safhaya çıkarmıştır.
“19 Kasım 1967’de rejim ‘Belirli kararnamelerin kaldırılması üzerine’ konulu 4334 sayılı kararnameyi çıkartarak, 1949-1951 yıllarında dini topluluklar tarafından çıkarılan tüzükleri tanıyan bazı kararnameleri iptal etmişti. Bu kararname, Anayasa ile bu hak güvence altında olmasına rağmen tüm dini vecibelerin yerine getirilmesini yasaklamıştı. Böylece, bu yıldan itibaren, Arnavutluk, dünyada eşi benzeri olmayan ve 23 yıl boyunca devam edecek şekilde ateist bir ülke olarak ilan edilmişti.” (Duka, 2007, s.370).
20.yüzyılın Arnavutluk devleti anayasada belirtilen hükümler çerçevesinde artık laiklik ilkesini benimsediği anlaşılıyor.
Arnavutluk Cumhuriyeti’nin 1998 yılındaki anayasasında dini özgürlüğü ve dini cemaatlerin eşitliğini garanti ederken, resmi olarak bir dinin tanınmaması ilkesine bağlı kalmaktadır. 10’uncu maddede şu ibareler yer alıyor:
1. Arnavutluk Cumhuriyetinde resmi din yoktur. 2. Devlet, inanç ve vicdan konularında tarafsızdır ve kamusal yaşamda ifade özgürlüğünü garanti eder.Devlet dini toplulukların eşitliğini kabul eder.”
Faydasız insan, ölü gibidir.
Yusuf, içinde yaşadığı ailesine ve toplumuna faydası olmayan insanın, yaşayıp yaşamadığını sorgulamaktadır. Demek ki, bir insan çevresine yararlı işler yapmamışsa, yaşamış olmasının hiçbir anlamı yoktur. İçinde yaşadığı çevresine yararlı işler yapan insanın, insanlığın mekânı olan dünyanın yaşanabilir hale getirilmesine de katkı sağlayacağı açıktır.
İsmail Hakkı Küpçü
Türkiye Esad yönetimi ile ne zaman normalleşme belirtileri baş gösterse sanki gizli bir el Türkiyeyi karıştırarak sağlıklı kararlar almasını engelliyor. Suriyenin kuzeyinde Türkiyenin hamiliğinde bulunan topraklarda Türk bayrağının yakılması, saldırılar yapılması ne anlama geliyor? Türkiyede hatalı izlenen sığınmacı politikası nedeni ile kimi şehirlerde demografik yapının bozulması ileride sosyal yapıyı tehdit edecek sosyal karışıklıkları beslemesi tehlikesi vardır. Türkiyenin sığınmacı ve göçmen politikası gözden geçirilmeli ve hatalı uygulamalar kaldırılmalıdır. Türk toplumu ile uyum sorunu yaşayan sığınmacıların ileride çok daha büyük sorunlara yol açmaması için bir yasal zemin içinde onurlu bir şekilde yaşadıkları bölgelere gönderilmesi esas alınmalıdır. Güçlü sosyal ve ticari bağlarımızın olduğu bir Suriye ve Irak yönetimi ile Türkiye bölgede hakim konumunu güçlendirecektir.
Dünyada 3.bir dünya savaşı çıkabilir mi?
Bu her açıdan felaket olacaktır. Ama silah endüstrisi yoluyla ceplerine daha fazla para gireceğini düşünen aç gözlü , hırslı yapılar böyle bir süreci istiyorlar. Ne pahasına peki? Dünyadaki büyük ölçekli ekonomik buhrana dikkat. Adolf Hitlerin idealini paylaştığı Nazi partisi tam da böyle bir ekonomik yıkım sonucu yükselişe geçmişti. 1929 ekonomik bunalımın sonucunda halkın kurtarıcısı gibi gözükmüştü. Versay anlaşması sonucunda 1.dünya savaşı tazminatları yüzünden Almanyanın resmi para birimi mark dolar karşısında aşırı değer kaybetti. Bir dolar bir trilyon marka eşitti. böylesine ekonomik bunalım ve yüksek oranlı işsizlik halkın kurtuluşu Hitler'de görmesine yol açmıştı. Bu büyük yıkımın sorumlusu olarak yahudileri işaret edince ülke çapında ve savaştan sonra da dünya çapında yahudileri yok etme politikası başlayacaktı. Almanya'nın gittikçe artan militarist devlet anlayışını reddeden Albert Einstein Almanyayı terkederek Amerikaya göç etti.
İkinci dünya savaşında Adolf hitlerin başını çektiği blok ayrışması kısa sürede diğer ülkelere de yayıldı. Japonya Çini işgal etti. Filipinleri , papua yeni gineyi ve daha bir sürü adaları işgal etti. Güneş sembollü Japonya imparatorluğu büyümeyi ve genişlemeyi garanti altına almak için devasa savaş endüstrisinin ihtiyaç duyacağı petrol kaynaklarına ulaşmak istiyordu. Amaçlarına ulaşabilmek için Amerikaya bile savaş ilan ettiler. Pearl horbourda Amerikan ordusunu gafil avladılar. Ama en büyük hatayı da burada yaptılar. O güne kadar savaş konusunda istekli davranmayan Amerikan kamuoyunun fikrini değiştirmeyi başardılar. Büyük savaş makinesinin devreye girmesiyle kazanımlarını büyük acılar pahasına tek tek kaybettiler. Yerle bir edilen şehirler milyonları bulan sivil ve askeri kayıplar. Ve çok acı atom bombası.
İtalya mussolini önderliğinde hitlerle dayanışma içine girip Afrikayı işgal etti. Almanyanın müttefiki olarak Afrikada petrol alanlarından pay kapma savaşı ona çok pahalıya mal oldu. Mussolini asılmaktan kurtulamadı. Ülkesi ise karışıklıklar içinde kaldı.
Aslında bu savaşlarda en büyük yıkımı işgal edilen ülkelerin halkı yaşadı. Polonya , Belçika ve Fransada sivil halk ve şehir uygarlıkları mahvoldu. Atılan tonlarca bombalardan geriye moloz yığınları kalıyordu. İnsanlar açlık ve sefaletle mücadele ediyor ve yardıma muhtaç hale gelmişti.
Ve günümüzde yaşanan onca zavallılıktan ders alınmamış olmalı ki kan ve gözyaşı devam ediyor. Geçmişin karanlık acımasızlığından ders alması gereken İsrail acımasızca sivil Filistin halkını yok etme peşinde ve barışa da yanaşmıyor. Keza Ukrayna ile savaşan Rusya kaynaklarını belirsizce savaş uğruna harcayıp duruyor. Az çok yerel ölçekte devam eden bu çatışmalar küresel bir hal alır mı? Tarihi bu yönde okuyanlar böyle bir ihtimali çok dikkatli bir şekilde masaya yatırmalıdır.
PDF okumak ve düzenlemek için güzel bir program.
Bu program pdf kitapları dönüştürücü kullanmadan "okuma modu" ile çok rahat okuma imkanı sunuyor. Telefonumun olmazsa olmaz uygulamalarından biri.
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.xodo.pdf.reader
Bu belgeselde dünyanın en kirli şehirlerinden Pakistanın lahor şehrinin hayatı ile ilgili oldukça ilginç bilgilere yer veriliyor.
Yerel yönetimin çöktüğü bu şehirde çöpler nerdeyse hiç toplanmıyor.
Hastanelerde bile hijyen sorunu üst düzeyde. İnsanlar öylece hastane koridorlarında yemek yiyorlar. Halkı müslüman olduğu halde İslamın en önemli ilkelerinden biri olan temizliğe hiç riayet etmeyişleri ibretlik bir durum.
250 milyonu bulan devasa nüfusa sahip pakistanda mikrofon uzatılan bir Pakistanlı Türk polisinin sınırdışı etme anlayışını yumuşatmasını talep ediyor. Türkiye bu konuda esnek davranırsa milyonlarca pakistanlının Türkiyeye akacağı kuşkusuz.Bu konuda çok etkili önlemlerin alınması gerekiyor. cadde ve sokaklar birbirine girmiş ve artık içinden çıkılamaz elektrik kablolarıyla dolu. Mevdudi ve İkbal gibi büyük insanları yetiştirmiş bu toplumun yaşadığı sefalet ve karmaşa çok üzücü.
Bu yüksek lisans tezinde üç haseki sultanı konu alan romanların vak'a incelemesi yapılmış ve sultanların diğer karakterlerle ilişkileri incelenmiştir.
https://acikerisim.uludag.edu.tr/bitstreams/434a6a7a-12ed-487a-8602-e79619037d6e/download
Bugünlerde ağırlıklı olarak bu tefsiri okuyorum. Muhteşem bir tefsir. Tefsirlerin özü anlamına geliyor.
https://www.benlikitap.com/urun/safvetut-tefasir-tefsirlerin-ozu
Hasan Ali toptaş
https://www.aydinlikyuz.com/2021/01/hasan-ali-toptas-hakkinda-dusuncelerim.html
Via tarayıcı chrome,firefox ve opera vb tarayıcılara alternatif bir tarayıcı. Küçük boyutuna rağmen harika özellikleri var. Çok da hızlı. Bir özelliği de androidin daha eski sürümlerini içeren telefonlarda çok faydalı bir işleve sahip olması . Bilindiği üzere Youtube uygulaması artık android 7 den aşağı versiyonlarda çalışmayabiliyor. Chrome vb Tarayıcılar da ise youtube uygulaması açılıyor ama bu sefer de tam ekran olmuyor. Bu sorunun çözümü için bu tarayıcı iyi bir seçenek sunuyor. Bunun için Via tarayıcının genel ayarlarına girin. Orada external video oynatıcı kısmında vlc'yi seçin.
Tabi bunun için vlc video oynatıcıyı google playde önceden indirmeniz gerekiyor.
Kur'an'a göre dinin sahibi sadece Allah'tır. Dolayısıyla din Allah tarafından konan, korunan ilahi ve evrensel bir kurumdur. Bu kurumda hüküm sahibi tektir; Peygamberlerin hem görevleri hem de büyüklükleri din koyuculuğundan ve koruyuculuğundan değil, sadece Allah tarafından gönderilen dini tebliğ etmelerinden kaynaklanır. Hiçbir peygamberin din koyuculuğunda Allah'la beraberlik veya ortaklık gibi bir yetkisi ve üstünlüğü yoktur. Dinin bir tek sahibi vardır: Allah. Kur'an'ın bu konuya ilişkin ifadeleri çok açıktır.
"Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır" (Zümer, 3).
"Bana, dini yalnız Allah'a özgü kılarak O'na ibadet/kulluk etmek emredildi" (Zümer, 11).
Yazarlar:Atay Hüseyin,Öztürk Yaşar Nuri,Bilgin Beyza, Ayas, Rami ,Güneş, Arif, Elik, Hasan
https://dspace.ankara.edu.tr/home
Kuranı okumak, ayetleri üzerinde düşünmek ve bilgi sahibi olmak için bu kuran okuma programını çok beğendim . Programın kullanışlı ve sade bir yapısı var. Rahatça okunabilir Arapça fontları ve dipnota basıldığında açılan tefsir modu ile çok güzel bir program. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mehmetokuyan.meal
Ülkenin en değerli altın yataklarını kazacaksınız. Dünya kadar para kazanacaksınız. Bir de böyle pişkin pişkin konuşacaksınız. Aynı şeyi Kanada' da çevre tahribatı yaparak elde edebilirler miydi mümkün değil.
Evrende gözümüzle gördüğümüz şeyleri sınırlı olarak kavrıyoruz. Bu sınırı biraz olsun genişletebilmek için teleskobu icat ettik. Ne var ki Evrendeki maddenin yaklaşık yüzde sekseni teleskoplar tarafından dahi görülmüyor. Çünkü bu karanlık madde ışığı yansıtmaz,emmez ya da yaymaz.Sadece galaxilerin etrafında çekim etkisi ile etkileşime girer. Ancak o zaman varlığını anlayabiliyoruz. Yine de bu karanlık maddenin nasıl bir şey olduğu hakkında pek az bilgimiz var.
Ne ilginçtir ki evren genişledikçe karanlık madde ve karanlık enerji de artıyor. Yani bunları inceleyebilmek için teleskoplarımızın niteliklerinin artırılması gerekiyor.
Küfür içerisinde olmak insandaki yüce ruhsal meziyetleri öldürür. Allah’ın kurallarına karşı savaşan insan, manen ölü gibidir. Allah bunlardan bazılarına iman verir. Böylece onlar dirilmiş olur. Allah’ın kendisine sunduğu ışık ve bilgi ile yürür. Gittiği yolu görür. Fakat Allah’ın kurallarına karşı savaşan insan karanlıklarda bocalar, nereye gittiğini bilemez. Bu iki insanın durumu elbette aynı olmaz.
İsmail hakkı küpçü
"Meşruiyetin Sosyal Psikolojisi, Akademik Bakış açısıyla Devlet, Derin Devlet ve Sokak” isimli kitabımda konuyu tartışmaya çalıştım.
Burada (sorunsalımız); seçmenin gücü ile YETİNMEK mi lazım, seçimler, iktidarın güç gösterisine dair meşruiyetinin GÖRÜNMESİnden mi ibarettir? sorusunun peşindeyiz. Çünkü, seçimler; siyasal iktidarların her türlü güç (fiili ve sembolik güç) kullanımına mesnet teşkil ediyorsa ve iktidarın her türlü yaptırımı bu meşruiyetten kaynaklanıyorsa ve biz de bununla yetinmek zorunda isek, gerçekten de seçimlerin bir görüntü olmadığından emin olmamız şart. Daha doğrusu seçmenlerin tercihlerinin isabetli ve tutarlı olduğuna dair kuşkumuz olmamalı. Aksi takdirde meşruiyet büsbütün buhar oluverir.
http://www.fikircografyasi.com/makale/muktedir-olmakla-yetinmek-mi-iktidarmis-gibi-gorunmek-mi
Yeryüzünün bitirdiklerinden, kendi benliklerinden ve daha bilmediklerinden hepsini eşler halinde yaratan çok yücedir.”(23),
“Düşünüp, ibret alabilmeniz için her şeyi çiftler halinde yarattık.”(24) Sonuçta evrendeki tüm maddi varlıklar, eşler halinde var olan parçacıklardan oluşmaktadır. Bunlar tüm maddi varlığı oluşturdukları için maddi varlığın “hepsi eşler halinde” vardır, demektir.
Caner Taslaman-KUR’ANİ-BİLİMSEL-TEOLOJİ,
Levi-Strauss dememiş miydi "gündoğuşu bir preluddur, günbatışı ise, başta çalınmak yerine eski operalarda rastlandığı gibi, sonda çalınan asıl uverturdur" diye.
Günbatımının, doğanın uverturu olmasi gibi; dürüstlük te, insan yaşamının uverturu(açıcısı)dur. Ama dürüstlüğün önünü kesen, yaşamla arasındaki incelikli bağları kopartan, öyle zihin kirleticisi var ki; kimse onun bir yaşam hazzı olduğunun ayırdına varamıyor. Herkes hazzı; başarmakta, baklava atıştırmakta ve yatıp kalkmakta arıyor. Nasıl gece, hayatı ışıksız bırakarak yok sayıyor ve bir hileyle egemen oluyorsa ona; başarı da, hırs ve kurnazlıkla abanıyor hazza ki, dürüstlükle hazzın bağlantısı gölgelensin gitsin.
Emin Ceylan, Sabah Gazetesi
Bu belgeselde Norveçin kültürel yaşamı ile ilgili oldukça ilginç bilgiler edindim.
Dünyanın en zengin ve mutlu insanlarının olduğu bu ülkede intihar oranının yüksek olması ilginç geldi bana. Demek ki ruhen bir tatminsizlik ve mutsuzluk var. Birçok şeye erken yaşta tanışan bireyler arasında madde bağımlılığı ve alkol tüketiminin çok fazla olmasına dikkat çekiyor.
Bu ülkenin çok güzel olmasına rağmen soğuk bir iklime sahip olduğunu biliyordum. Ama bebeklerin daha doğar doğmaz dışarıda yatırıldığını ilk kez duydum.Belki de insanların soğuk iklime uyum sağlamalarının yolu buradan geçiyordur.
Ortalama ömür süresinin oldukça yüksek ve aşırı spor yapmayı seven ülkede bu kadar hazır tüketime ve fastfood tarzı yiyeceklerle beslenmesine şaşırdım. Tanıdığı bir çok insanın bir iki dilim ekmekle günü tamamladığını söylüyor. -Norveçte sağlık sistemi ile ilgili söylediği şeyleri işitince ülkemizin sahip olduğu sağlık sisteminin eksiklikleri olmasına rağmen çok gelişmiş olduğunu anladım. Yani orada acil bir durumunuz olduğunda bile hemen muayene olunamıyormuş. Çünkü randevu ile alınıyormuş. Randevu almak ise bir iki hafta sürüyormuş. Videonun sonunda başka bir ülkeye göç edip orada yaşamayı düşünen insanlara tavsiyeleri çok değerli. “Sıfırdan hayata başlamak için ille de gurbete gitmenize gerek yok. yaşadığınız yerde de bunu yapabilirsiniz. yeterki hedefleriniz olsun.”
Birgün, müstemlekeler nezâretinde sünnî ve şii ihtilâfından söz etdim, (Müslimânlar, hayâtdan bir şey anlasalar, aralarındaki şîî-sünnî ihtilâfını kaldırır ve birleşirler) dedim. Birisi, hemen sözümü keserek: (Senin vazîfen bu ihtilâfı körüklemekdir. Müslimânların nasıl birleşeceğini düşünmek değildir) dedi.
Bu doktora tezinde Türk idari denetim sistemindeki değişim kapitalist denetim anlayışı çerçevesinde değerlendiriliyor.
5018 ve 5227 sayılı Kanunlardan sonra idari denetim sisteminde başka değişiklikler de yapılmakla birlikte, 1980 yılından sonra Türkiye’de temel zihniyet olarak; uygunluk denetimi yerine performans denetimi anlayışının benimsenmesinin, piyasa denetimi açısından kamusal (teftiş) denetimin sınırlandırılarak yarı-kamusal (üst kurul)
denetimin yaygınlaştırılmasının ve yine kamusal (teftiş) denetimin sınırlandırılarak bağımsız denetim şirketlerinin görev almalarının amaçlandığı söylenebilir. (sh:9)
Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.
(Elmalılı hamdi yazır meali-Bakara Sûresi 186)
"Ben yakınım’ buyurulup ‘kullarım bana yakındır’ buyurulmaması da gayet anlamlıdır. Çünkü kul, varlığı mümkün olduğundan, kul olması yönüyle yokluğun merkezinde ve faniliğin en aşağı noktasındadır. Bunun Hak Teâlâ’ya bizzat yaklaşması mümkün değildir. Bu bakımdan yakınlık kul tarafından değil, Allah tarafındandır. Dua eden kimsenin gönlü, Allah’tan başkasıyla meşgul olduğu müddetçe gerçekten dua etmiş olmaz. Allah’tan başka şeylerin hepsinden uzak olduğu vakit de Hakk’ın birliğinin marifetine dalar. Bu makamda kaldıkça kendi hakkını düşünme ve insanlık nasibini talepten kaçınır, bütün vasıtalar kaldırılır ve o zaman Allah’ın yakınlığı hâsıl olur. Çünkü kul, kendi arzusuna yönelik olduğu sürece Allah’a yaklaşamaz, o arzu engelleyici bir vasıta olur. Bu kaldırıldığı zaman ise; ‘Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Şüphesiz ki Allah kullarını görür.’ (Ğâfir, 40/44) âyetindeki havale, tam bir samimiyetle ortaya çıkmış bulunur. Göz, Hakk’ın gözü olarak görür; kulak, Hakk’ın kulağı olarak işitir; kalp Hakk’ın aynası olarak bilir, duyar, ister. O zaman milyonlarca sebeplerin, asırlarca zamanların yapamadığı şeyler, Allah’ın dilemesi hükmüyle, ‘ol’ demekle oluverir.
Elmalılı Hamdi Yazır (Hak Dini Kur’an Dili II, 11)
Merkez bankası bir takım para politikası araçları kullanarak piyasadaki para miktarını istikrar altına almaya çalışır. Bu açıdan merkez bankasının bağımsızlığı yada bağımsız hareket edebilecek akılcı kararlar alabilmesi çok önemli. Bu yazıda Mahfi Eğilmez Para politikası araçlarını çok güzel bir şekilde açıklıyor.
https://www.mahfiegilmez.com/2012/09/guncel-para-politikas.html?m=1
Bilindiği gibi, elmasla kömürün aslı karbondur. Ancak diziliş farklılığından dolayı biri elmas diğeri kömür olmuştur. Aynı şekilde insanların da aslı birdir. Bütün insanlar aynı maddi ve manevi cihazlarla donatılmışlardır. Ancak, bunların doğru yahut yanlış kullanılmalarıyla insanlar arasındaki farklılık ortaya çıkmış ve toplumda elmas ruhlular yanında kömür ruhlular da ortaya çıkmıştır.
https://www.sorularlaislamiyet.com/article/2326/seytan-ve-serler-nicin-yaratildi.html
NABÎ şiirinde kibirliliği şöyle anlatır: "Çokta mağrur olma, kim meyhane-i ikbalde Biz hezaren mest-i mağrurun humarın görmüşüz."
Açıklaması: Geldiğin mevkilerde çok gururlanma. Çünkü biz gururdan sarhoş olanları (başı dönenlerin) binlercesini daha sonra (mevkisini kaybedince) sersemlemiş halde görürüz.
http://www.borunsesi.com/vefasizlik-ve-kibir-makale,219.html