Çakalın biri bir boya küpüne düşmüştü. Çıkınca sarı kırmızı yeşil renklerle süslü postuna baktı ve:
- Ben makamı yüce bir tavusum, dedi. Güneş yükseldikçe üzerindeki boyaları kurutup daha çok parlattı. Çakal kurumlu kurumlu arkadaşlarının yanına gelince onlar:
- A çakalcık bu halin ne! Bu sevinç ve caka neyin nesi, dediler. Çakal kurumlanarak dedi ki:
- Nasıl kurumlanmam! Benim şu güzelliğime, alımlılığıma bakın; namım fahr-ı dünya olsa layık, tüm çakallar bana secde etse yeri. Hem artık beni çakal filan sanmayın; hangi çakalda bunca güzellik olur? Sordular:
- Çakal değilsen nesin peki? Seni hangi isimle çağıracağız?
- Namı yüce tavus!
- İyi ama buna delil gerek. Mesela tavuslar gül bahçesinde dolaşır, sen de orada mı dolaşırsın?
- Hayır.
- Peki tavus gibi ses çıkarabiliyor musun?
- Hayır!
- O halde sen tavus olamazsın. Tavusun güzelliği Hak'tandır. Hileyle iddiayla bu iş olmaz.
Mevlana Celaleddini Rumi-Mesnevi
0 yorum:
Yorum Gönder