1 Ekim 2021 Cuma

Yayınlandı Ekim 01, 2021 gön: ve 0 yorum

Bozkırda güneş

Güneş artık yükselmeye başlamıştı. Kasabadan üç fersah kadar ileride, her yanda, uçsuz bucaksız bozkırlar görünüyordu. Dümdüz, hüzün veren, hep aynı şekilde uzayıp giden topraklardan başka hiçbir şey yoktu. Bu dümdüz topraklarda yer yer kumların üzerinde, oradan geçmiş olan hayvanların ayak izleri, şurada burada solmuş otlar, su birikintilerinin bulunduğu yerlerde bodur kamışlar, belli belirsiz tek tük kaybolmaya yüz tutmuş keçiyolları, ta uzaklarda, ufukta Nogay göçebelerinin çadırları fark ediliyordu. Başka hiçbir şey yoktu, hiçbir şey! En küçük bir gölgenin bile bulunmayışı, bölgenin ıssızlığı, yabanlığı insanı şaşırtıyordu. Bozkırda güneş, doğarken de, batarken de, kıpkırmızıdır. Rüzgâr çıktı mı, kum tepelerini oradan oraya savurur. Ortalık o sabah olduğu gibi durgun olduğu zaman ise, hiçbir hareketin, hiçbir sesin bozmadığı derin sessizlik olur. Öylesine derin bir sessizlik ki insanı hayretler içinde bırakır.

Tolstoy-kazaklar

    eposta       edit

0 yorum: