Kitaplar, insanların cehaletlerinden neredeyse gurur duyar hale geldiklerini gördükçe içlerine kapanıyor.
Gökhan Özcan
Ebeveyn Kontrolü uygulamasını beğendim. Sadece uygun bulduğumuz uygulamaya izin veriyor. Sade bir ara yüzü var. Genel ayarlardan hangi uygulamayı aktif ve pasif yapacağınızı belirleyebiliyorsunuz. Genel ayarlar için bir şifre belirliyorsunuz.Bu şifre yazılmadığı müddetçe internete bağlanamıyor, uygulama indiremiyorsunuz. Paralı özellikleri de var ama ben ücretsiz sürümünü kullanıyorum. Uygulamayı geliştirenlerin ellerine sağlık.
Ey can
Ne güle, bülbüle bakî a gözüm bağ-ı cihan,
Kime yâr oldu muradınca felek - i devr - i zaman
*Ey can!
Yok olacak bu âleme ibretle bak. Gafletten kurtul, meydan boş değildir. Sultan Süleyman ve İskender Han neredeler?
Yüzbin senelik ömrü neşe içinde geçirsen de, aslında hepsi "bir an"dan ibarettir. A gözüm! Cihan denen bu bahçe ne güle, ne bülbüle kalacaktır. Zaten felek, kime isteğine göre yâr olmuştur.
Amak-i hayal Filibeli Ahmed Hilmi
Vahşilerin yaşam alanları” adlı belgeseli sunan Ben Fogle yine ilginç bir kişiye misafir oldu. İskoçyanın ücra bir ormanında münzevi bir şekilde hayatını sürdüren keşiş Jake Williams' ın sıradışı hayat hikayesini izledim.Doğa ile barışık yaşayan bu insanın yaşam felsefesi çok ilginçti. Jake ,Ben Fogle' e son okuduğu kitabı gösteriyor. Adı "Islık çalmanın kısa tarihi" işte okunacak kitap.
Farkında değilim
Dayak ve hakarete uğrayan birisi arzuhalciye yazdırmış olduğu
şikayet dilekçesinin okunmasını istemiş.Arzuhalci de başlamış okumaya.
Okuma uzun sürdükçe dayak yiyen ağlamış da ağlamış. "Yahu arzuhalci
kardeş, demek ki ne kadar dayak yemişim ki farkında değilim"
Sizin gençliğinizde derin analizler yapılamasa bile toplumsal meselelere karşı büyük bir ilgi vardı. Şimdiki gençliği nasıl görüyorsunuz?
Dün söz dinleyecek adam vardı, o adamlara söz söyleyecek adam yoktu, bugün söz söyleyen adam çok fakat söz dinleyecek adam kalmadı. şimdi aramıza eşyalar, koltuklar, çeşitli malzemeler ve televizyonlar, internetler girdi. Artık birbirimizin sözünü anlamıyoruz çünkü zihnimizde gönlümüzde karşılığı olmayan kelimelerle konuşuyoruz.
Musa Çağıl
Bekir Fuat-Diriliş Postası
وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِۙ
Çifte ve teke andolsun. ( FECR SURESİ -3)
3. ayette tek ve çifte neden yemin edilmiştir?
Cevap- Tek, Yaratıcı; çift ise polarite ve pariteden ibaret olan tüm varlık ve oluştur, işte yeminin büyüklüğü burada.
Yaşar Nuri Öztürk-Kuran'daki islam
Bir Roma vatandaşı için, öldürülmekten sonraki en ağır ceza şehirden sürgün edilmekti; şehir dışındaki mülkü ne denli lüks olursa olsun, arkadaşlarının yanında olmadığında Romalı kentli görünmez bir adam oluyordu. Aynı acı kader, herhangi bir nedenle kentten ayrılmak zorunda kalan çağdaş New Yorklulara da son derece tanıdık gelecektir. Büyük kentlerin sağladığı insan bağlantılarının yoğunluğu, rahatlatıcı bir merhem gibidir; sunulan etkileşimler nahoş ya da tehlikeli olabilirse de, böyle merkezlerdeki insanlar onlardan zevk alırlar. Fifth Avenue’dan akan kalabalıklar içinde bol bol yankesiciler ve tuhaf tipler olabilir; ama yine de kalabalık heyecan ve güven verir. Herkes, çevresinde başka insanlar olduğunda kendini daha canlı hisseder.
https://ismailhakkialtuntas.blogspot.com/2020/03/yalnizliktan-ve-insanlardan-zevk-almak.html
Yeni ve yaratıcı düşünce, tarihin, toplumların itici gücüdür. Hayatımıza anlam ve heyecan katan unsur da, yeni sözler ve yeni fikirlerdir. "Zamanın oğlu" diye nitelediği insana seslenen Mevlana bu gerçeği bakın bir rubaisinde ne güzel anlatıyor:
"...Dün geçmiş ola ,onunla gitti gider dünkü sözün. Her yepyeni gün için bir taze söz bulmak ne güzel.
Faruk Türkoğlu
Güneş artık yükselmeye başlamıştı. Kasabadan üç fersah kadar ileride, her yanda, uçsuz bucaksız bozkırlar görünüyordu. Dümdüz, hüzün veren, hep aynı şekilde uzayıp giden topraklardan başka hiçbir şey yoktu. Bu dümdüz topraklarda yer yer kumların üzerinde, oradan geçmiş olan hayvanların ayak izleri, şurada burada solmuş otlar, su birikintilerinin bulunduğu yerlerde bodur kamışlar, belli belirsiz tek tük kaybolmaya yüz tutmuş keçiyolları, ta uzaklarda, ufukta Nogay göçebelerinin çadırları fark ediliyordu. Başka hiçbir şey yoktu, hiçbir şey! En küçük bir gölgenin bile bulunmayışı, bölgenin ıssızlığı, yabanlığı insanı şaşırtıyordu. Bozkırda güneş, doğarken de, batarken de, kıpkırmızıdır. Rüzgâr çıktı mı, kum tepelerini oradan oraya savurur. Ortalık o sabah olduğu gibi durgun olduğu zaman ise, hiçbir hareketin, hiçbir sesin bozmadığı derin sessizlik olur. Öylesine derin bir sessizlik ki insanı hayretler içinde bırakır.
Tolstoy-kazaklar
Greensburg şehrinde halk önünde konuşan yabancı bir konuşmacı, “bu güzel Johnston şehrine gelmekle çok mutluyum” deyince halk:
Greensburg, Greensburg diye bağırmaya başlamış. Konuşmacı hiç bozmadan, “Biliyorum demiş,ben yalnız sizin uyuyup uyumadığınızı bir anlamak istedim, inşallah konuşmam sonuna kadar kalırsınız.”
Düşünmeden konuşmak nişan almadan ateş etmeye benzer.
Bilim ve Teknik Dergisi
Bir cümle ne kadar anlamlı, güzel kurulmuş olursa olsun, ancak tasasız, heyecansız kişileri etkileyebilir. Mutlu ya da mutsuz kişilere her zaman yetmez. Mutlulukla mutsuzluğun en iyi anlatış yolunun çoğunlukla sessizlik olmasının nedeni de budur.
Köpeğiyle Dolaşan Kadın (Otuz Yedi Seçme Öykü)
Anton Çehov
Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflâsı nedir, bilir misin? İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevi kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?.. Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
Ahmet Hamdi Tanpınar - Mahur beste
Kullandığım telefonlar içinde en beğendiğim telefonlardan biridir. Hala müzik dinlemek için kullanıyorum. Ele oturuşu ve küçüklüğü onu nerdeyse bir mp3 çalar boyutuna indiriyor. Ama donanım özellikleri şimdiki teknolojinin biraz gerisinde kaldı.
Android 4.1.2 de yetebilen ram kapasitesi günümüz bellek canavarı uygulamalarında yetersiz kalıyor. Ama müzik dinlemek, telefon görüşmesi yapmak ve çok fazla uygulama kurmayarak kullanılabilir. Telefonun ses kalitesi çok güzel.
Ben androidin daha güncel sürümünü yüklemek için resmi olmayan cynamogenin romunu (CM12) yükledim. Bu rom çok akıcı ve cihazı fazla kasmıyor. Bu romda otomatik yüklü gelen Audiofx ile her türlü ses ve ekolayzır ayarı mümkün.
Asus zenfone 6 cep telefonuma ekranı taktığımdan beri sorunlar
bitmiyordu. Kendi kendine açılıyor, ardı ardına başka menülere giriyor
kendi kafasına göre program açıyordu. Sorunun önce yazılımsal olduğunu
sanmıştım. Güncelleme zaten olmuyordu ama versiyonu düşürerek
(downgrade) de denedim sorun devam ediyordu. Geriye donanımsal bir
problem olma ihtimali kalıyordu. Telefonun ana kartını ve ekranını ayrı
ayrı toplamış birleştirmiştim.Telefona daha yeni olan bir ekran
takmıştım. Ama bu seçimimin bütün problemin kaynağı olduğunu öğrendim.
Telefonun çöp olma riskini göze alarak başka bir ekran takmaya karar
verdim. Eski ekran bir köşede duruyordu. Bunu ana karta yeniden monte
ettim. Güç düğmesine bastığımda o gelen açılma sesi moralimi yerine
getirdi. Sonunda insanı çileden çıkaran ekran sorunu tamamen çözüldü. Bu
geniş ekranlı asus telefonu tasarlayanları kutlamak gerek. Kullanımı
çok hoşuma gidiyor.
Ülkemizin güney sahillerinde ortaya çıkan yangında eğer yeterli yangın söndürme uçağımız ve tertibatımız olsaydı bu kadar büyük çevre ve ağaç yıkımı olmazdı. Ne yazıkki güzelim ağaçlarımızın yanışını seyretmek zorunda kalıyoruz.Bu konuda başarılı ülkelerin izlediği yöntemi uygulamak yeterli.
Şimdi başa dönebiliriz. Ali Şeriati’nin, “Çölde gölgeye tapılır, güneşe değil” sözünün ne anlama geldiğini sorgulayabiliriz... Nefs güneşinin ruhumu kavuran sıcaklığına gölge olanlara teşekkür etmek elbette boynumun borcudur.Bir şeyi anladım; nefsinizin şiddetli isteklerine boyun eğmezseniz, adeta dünyanız kararır gibi olur; ama bu anın, sabah güneşinin, yani ruhunuzun doğum anı olduğunu biraz sonra anlarsınız. Zevklerin en güzeli, nefse muhalefetten sonra size gelenlerdir.
Galeano, ‘’Demokratik ülkelerde ekonominin şiddet özelliği fark edilmez, otoriter ülkelerde fark edilmeyen, şiddetin ekonomik özelliğidir.’’ diyor. Gerçekten de Galeano’nun verdiği Latin Amerikan tarihindeki örneklerde bu durumu çok net bir şekilde görebiliyoruz.
https://islamianaliz.com/h/63493/latin-amerikanin-kesik-damarlari-kitap-tanitimi
Eğer bir düşünce doğruysa onu kavrayabilen herkese ait demektir, eğer yanlışsa o zaman da onu “düşünmüş” olmakla övünmenin anlamı yoktur. Doğru bir düşünce “yeni” olamaz, çünkü “doğru”luk insan zekasının ürettiği bir şey değildir. “Doğru” bizden bağımsız olarak vardır ve bize düşen de sadece onu kavramaktır. Bu bilginin dışında “yanlış”tan başka bir şey yoktur, ama “modern”ler doğruyu gerçekten önemsiyorlar mı ki?
Rene Guenon
Raggeles'in öbür birçok özelliğinden başka üstelik bir de şairliği vardı. Serseri diye anılıyordu ama bu ona düşünür sanatçı, gezgin, doğabilimci, kaşif demenin dolambaçlı bir biçimiydi. Aslında şairlığı bunların hepsinin üstündeydi. Raggles yaşamında tek bir dize yazmış değildir; o şiirlerini yaşardı. Başyapıtını yazmaya girişseydi ortaya iki satırlık saçma bir beyitten başka bir şey koyamayacaktı. Ama biz esas olarak onun şairliği üzerinde duralım, ilerisine gitmeyelim.
Raggeles kâğıda kaleme başvurmak zorunda kalsaydı kentler üzerine şiirler yazardı. Kadınlar aynadaki yansımalarını, çocuklar kırılan bir bebekten kopan parçaları, yaban hayvanları üzerine yazı yazanlar hayvanat bahçelerindeki kafesleri nasıl gözden geçirirlerse o da kentleri öyle incelerdi. Raggles için bir kent birçok insanı içine alan bir tuğla ve harç yığını değildi. Birçok yaşamı bir araya getiren; kendine özgü bir çeşnisi, kendine özgü duyguları ve benliği, kendine özgü bir ruhu olan, şairane bir varlıktı.
Nurettin Topçu, iyi yazılmış bir yazı, kitap veya şiir için “Zamana atılmış bir tohum gibidir” der. O tohum; bir gün sonra, bir asır sonra, birkaç asır sonra muhakkak kabuğunu çatlatır…
https://www.karar.com/yazarlar/bekir-fuat/kitaplarin-arasinda-1589034
Mehmet Eroğlu'nun Düş Kırgınları romanının kahramanı aşkın acılarından söz ederken “sorun âşık olup olmamakta değil, aşkın sana getirdikleriyle ne yapacağını bilememektedir” diyordu.
Haşmet Babaoğlu
https://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2012/01/14/hayati-kovalamak