Ama ekonomik bir gerçek var, o da şu: Afganistan işgalinin bedelini Afganistan’a ödetmek imkansız. Tıpkı 1839’da İngilizleri kuşatan Emir’in dediği gibi Afganistan, “Sadece kayaların ve erkeklerin ülkesi”.
bbc.co.uk
29 Kasım 2016 Salı
20 Kasım 2016 Pazar
Rabbine direk ulaşamayacağını, bunun için illa da aracıya gerek olduğunu söylemek, Allah ile kulları arasına set çekmektir. “Nasıl ki devlet başkanının huzuruna çıkmak için randevu alabilecek aracıya ihtiyaç varsa, aciz ve günahkâr bir kulun da Allah’a ulaşması için bir Allah dostuna ihtiyacı var” gibi bir mantıkla hareket etmek son derece yanlıştır. Bütün bunları yüce Allah reddediyor ve kullarına “yakınım” buyuruyor. “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186) —
Mehmet KAPUKAYA-Kurandan öğutler
18 Kasım 2016 Cuma
Yazarın ilk kitabı Çocuklar ve Kuşlar Kitabından sonra bu ikinci kitabında birbirinden güzel ve sevimli bir solukta okunacak hikayelere yer veriyor. Hikayelerde İnsan sevgisi, iyimserlik ve derinlemesine gözleme ek olarak destekleyici resimlerle çocukların kitaplığında yer alması gereken sevimli bir eser olmuş. Kitabından beğendiğim şakir dayı isimli hikayesinden küçük bir bölümü buraya alıyorum. sokak ve ev kedileri arasındaki yiyecek mücadelesinden örnek veren şakir dayı çocuklara şu nasihati veriyor:
…bakın şu iki kedi bizim bağın kedileri eğitildiler. ev kedisidirler.onlar terbiyeleri gereği nasıl isteneceğini bilirler. Diğerleri sokak kedisidirler.Eğitimleri yoktur istemesini bilmezler onlar sokak kanunlarını uygularlar geçerli olanda budur . Güçlü zayıfa hakimdir. Söz güçlü olanındır. …eğer çocuklar insanlar toplum düzenini belli kurallarla sağlamasalardı bu kediler gibi olurlardı. herkes birbirine girerdi. Çocuklar siz siz olun kazancınızı başkalarıyla paylaşın onlarında haklarını verip gönüllerini alın eğer böyle yapmazsanız bu kedilere dönersiniz anarşide böyle başlamaz mı ?
14 Eylül 2016 Çarşamba
4 Ağustos 2016 Perşembe
25 Temmuz 2016 Pazartesi
21 Temmuz 2016 Perşembe
Allah ülkemizi belalardan korusun.
Darbelere,Demokrasiye dışarıdan müdaheleye ve hukuk dışı standartlara HAYIR.
Halkın oylarıyla seçilen meşru milli iradeye EVET.
Devleti ele geçirmek için güç sahibi olmak için demokrasiyi araç olarak kullanan her türlü gizli açık örgüt ve topluluğa HAYIR
Halkın verdiği makamı hak ve adaletle yerine getirenlere EVET
Halkı dışlayan halkı aşağılayan jakoben anlayışa HAYIR.
20 Temmuz 2016 Çarşamba
1 Temmuz 2016 Cuma
Format atıldıktan sonra tekrar yüklenmesi gereken sürücü dosyalarını otomatik bulan ve indirebilen bir program.
Download FREE updates for your computer running Windows 10 / Windows 8 / Windows 7 / Windows XP / Windows Vista. Backup and restore your drivers.
28 Haziran 2016 Salı
24 Haziran 2016 Cuma
23 Haziran 2016 Perşembe
Yukardaki resimde taş ve duvardan başka bir şey görülmüyor.
Niğde Alaeddin Camisi'ni yapan taş ustası, sevgilisinin resmini giriş kapısına işlemiş. Özellikle uygun ışık koşullarında biraz daha uzaktan bakıldığında bir kadın portresi seçiliyor.
Hassasiyetin boş bir lâf olduğu bu memlekette herşey dokunup geçen hafif bir etkiden ibaret; yaşamak, her şeye kayıtsız olmak demektir ve eğer bazen bu uyuşukluktan çıkılıyorsa bu da ancak çabucak ona yeniden dönme ve daha da fazla uyuşmak içindir. Bu, yüzyıllar boyunca susturmanın ve bitkinliğin sonucudur”.
Fransa Maslahatgüzarı Kont de Monthalon Fransız Belgelerine Göre MİDHAT PAŞA’nın SONU-(1878-1884)
16 Mayıs 2016 Pazartesi
13 Mayıs 2016 Cuma
2 Nisan 2016 Cumartesi
25 Mart 2016 Cuma
24 Mart 2016 Perşembe
14 Mart 2016 Pazartesi
Ankara'da Kızılayda alçakça yapılan hain terör saldırısı Türkiye'nin huzur ve barış ortamına yapılmıştır. İnsanı yaşatma yerine yok edilmesini hedefleyen bu tür çevrelerin yaptıkları planları boşa çıkaracak güvenlik tedbirlerinin süratle alınması gerekmektedir. Elim olay sonucunda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet yaralananlara acil şifalar dilerim.
11 Mart 2016 Cuma
Arapça kuran ezberleme imkanıyla benzerlerinden çok farklı .Tasarımı ve kullanışlılığı çok hoşuma gitti. Her ayetin en üstte meali ve hemen altında kelime kelime mealinin verilmesi çok güzel.Kaldığı yerden devam özelliği ile müthiş olmuş. Her kelime ile sadece basıldığında ortaya çıkan kısa açıklamalar da eklenebilirse daha iyi olur.
arapca.kuran.sozluk
9 Mart 2016 Çarşamba
Murat Soyak'ın kaleme aldığı Acı Ceviz, göz alıcı sade bir dil ile kaleme alınmış. Kitaba adını veren Acı ceviz hikayesi hüzünlü olsa da umut da barındırıyor.
…bahçe duvarları yer yer yıkılmış.Duvarları aşan çalılar, ağaç dalları,yosun bağlamış taşlar… Köy yetmez oldu yeni yetmelere,gençlere… Gençler şimdi İstanbulda,İzmirde, Ankara'da Bahçelere kim bakar? Bağlar, bahçeler bakımsızlıktan solar olmuş;bazı yerde ağaçlar kurur olmuş. Hani derler ya “bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur"hakikaten bu gidişle dağa benzeyecek şu güzelim bahçeler…
…Dağ ,taş,kuş ağaç gündüzleyin konuşuyor insanla.Her birinin ayrı bir dili var.Şu kuşların ötüşmesi dert alır insandan.Şu toprak ne kadar da sıcak samimi sevecen bir ana gibi.Suyun akışı yok mu dinlendirir insanı.Saatlerce başında oturur sıkılmazsın vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsın.Ağaçlar bir bekleyeni var gibi kollarını açmış salınır durur…
8 Mart 2016 Salı
Hayata bir şeyler katmak için en ufak bir gayreti olmayanların, bütün bir ömrü sadece duruş göstererek geçirmek istemelerinde şaşıracak bir şey yok! Bir fikrin taraftarı olmanın, bir takımın taraftarı olmaktan bazı farkları olmalı!
Gökhan Özcan
4 Mart 2016 Cuma
27 Şubat 2016 Cumartesi
25 Şubat 2016 Perşembe
Nancy Moser’in Mozartın ablası Nannerl hakkında yazmış olduğu tarihi romanı okumaya başladığımda kitabın beni sarıp sarmayacağı konusunda kuşkuluydum. Ama ilk sayfalardan itibaren beni kendine çektiğini ve kitabı keyifle okuduğumu belirtmeliyim. Yazar Mozartın kız kardeşinin hayatına ilişkin bir ışık tutarken adeta o devre götürüyor. Yaşamış olduğu duygulara gerilimlere güzel bir ayna tutuyor. O zamanın ekonomik ve sosyal yaşantısı hakkında bir çok bilgiyi başarıyla yansıtabilmiş. Örneğin Piskoposun bir ailenin doğumundan ölümüne kadar pek çok evrede hayatlarının bir parçası olduğunu öğreniyorsunuz. Bazı tasvirler oldukça hoşuma gitti. İşte Nannerl'in ağzından zamanın durduğu o anlar.
“ O soğuk aralık günü arabaları uzaklaşırken bana el salladılar.eve doğru yürürken annem koluma girdi.ön kapının bir tıkırtıyla kapandığını duydum.çok sessiz bir gündü;ertesi günde öyle olacaktı,bir sonraki günde ondan sonraki günde… Keşke benimle konuşsan nannerl dedi karşımdaki oturan Johann. Ne sözcüklerle cevap vermeye çalıştım ne de başımı salladım.Sohbet etmeye bile vakti olmayan bu adamın şimdi çene çalmaya çalışması ne saçmaydı.Ektiğini biçiyorsun.Bana sessizlik vermiştin. Şimdi de benden sessizlik alıyorsun….
19 Şubat 2016 Cuma
18 Şubat 2016 Perşembe
Harvard Üniversitesi Profesörü Samuel Huntington, 1993’te Foreign Affairs adlı dergide yayınlanan ‘The Clash of Civilizations’ (Medeniyetler Çatışması) adlı makalesinde özetle, Soğuk Savaş sonrasında Sosyalist ve milliyetçi ideolojilerin yerini, İslamcılık, Hinduculuk, Rusçuluk gibi akımların aldığını, Batının bireyciliği, liberalizmi, anayasacılığı, insan hakları savunuculuğu, veya demokrasi gibi ilkelerinin İslamcı, Budist, Ortodoks vb. kültürlerde çok anlam ifade etmediğini söylemiş ve geleceğin temel çatışmasının dünyaya egemen olan Batı kültürü ile ‘dünyanın geri kalanı’ arasında olduğunu iddia etmişti.
radikal.com.tr
9 Şubat 2016 Salı
3 Şubat 2016 Çarşamba
1834 yılında Niğde'ye gelen Charles Texier'in kitabında Niğde için yaptığı “sancak başkenti” tanımına uygun olarak Ömer Fethi Gürer’in Kapadokya başkenti Niğde adını verdiği bu hacimli kitapta Niğdenin zengin tarihi resimler, haritalarla göz önüne seriliyor.
işte kitaptan Macar araştırmacı Belâ Horvarth'ın yüzyıllar öncesinden bu bölge hakkındaki gözlemleri…
İki dağın arasından vadide bataklık haline gelmiş bir gölün kıyısında biraz dinleniyoruz. Daha sonra küçük tepeleri aşa aşa, kayalardan kayalara tırmanarak batıdaki büyük Hasan Dağı zirvesine ulaşıyoruz. Zirveye az kala birinin avaz avaz bağırdığını duyuyoruz, irkiliyoruz. Sonra bunun koyunlarını ve keçilerini toplamaya çalışan bir çoban olduğu anlaşılıyor.
- Haho hoyyo! 2200 metrede otlayan bir sürü görmek ilginç oluyor. Daha güneş batmadan zirveye ulaşıyoruz. Tam önümüzde dağın tepesindeki krater gölü uzanıyor ve çevresinde de dört yükselti yer alıyor. Bunların arasında en görkemlisi bizim tırmandığımız 2400 metrelik doruk. Çevrede göz ala bildiğine uzanan manzaranın ihtişamını anlatabilmek çok zor. Dörtbinyıl Asurluların, Kapadokyalıların, İranlıların, Greklerin, Romalıların, Arapların, Tatarların, Türklerin, Mısırlıların hâkim olabilmek için kıyasıya savaştıkları Müslümanlara karşı savaşa çıkan Haçlıların uğruna öldükleri antik Kapadokya ve Likaoine Toprakları işte şimdi ayaklarımızın altında uzanıyor, Ama şimdi batı avrupanın sanayi çağının insanı burada dağlarda, tepelerde vadilere uzanan ve düzlükleri kilometre ve kilometreler boyunca uzanan çoraklığın sonsuzluğunu gördüğünde, tarihin derinliklerinde bu topraklar için neden bu kadar çok kan döküldüğünü anlamakta zorluk çekiyor. Yan yana yaşayan kavimler, bu yoksulluğun ele geçirmek için neden komşularıyla savaşa girdiler? Bu yörenin Xenophon’san bu yana çok değiştiğini sanmıyoruz. Çünkü o da bu bölgeyi, kurak, verimsiz ve az insanın yaşadığı topraklar olarak tasvir ediyordu. Bu savaşların tek nedeni olabilirdi; o da, Doğu halklarının ele geçirme ve intikam arzularıydı .Yok etme tutkusu ve daha sonra İslâm dininin aldırmazlığı, burada zaten az olan uygarlık kalıntılarını tamamen ortadan kaldırdı.Birbirinden oldukça uzak olan Diocaesarea, Amoassum, Carbala, Salambria gibi Roma yerleşik birimleri de zamanla yok oldu gitti. Şimdi yerlerini saptayabilmek bile olanaksız. Bu toprakların üzerinde yok oluşun ve yıkılışın ruhu egemenlik sürüyor. Güneş batarken biz de dağdan inmeye başlıyoruz; ama geldiğimiz yoldan değil, onun tam karşısından kendimize iniş için yol arıyoruz. Kayalıklardan ve zaman zaman kayan taş parçalarından oluşan eğimli zeminlerden inmek hiç de kolay olmuyor. Gökyüzünde beliren ay ışıklarını saçmaya başladığında, biz daha yarı yoldayız. Dağın ortalarında bir yerde, çok sık ama oldukça kısa boylu bitkilerle çevrilmiş bir düzlük, inişte tekrar kayalığa bağlanıyor. Bir şehir enkazı ile karşılaştığımızı sanıyoruz. Ama yaklaştığımızda onunda kayalık olduğunu anlıyoruz. Aynı gümüş ışığı çevreyi aydınlatıyor. Biz saatlerdir yürüyoruz, ama artık ne tarafa gittiğimizden de haberimiz yok. Susadığımızı hissediyoruz, ama mataralarımızdaki kar suyu da artık bitti. Ayaklarımız yara içinde, titreyen dizlerimize yürümeye çalışıyoruz. Başka çaremiz yok. Sonunda ay da ortadan kaybolmak üzereyken, yani kör karanlıkta kalma dehşetini hissetmeye başlarken uzaklarda köpek sesi duyuyoruz. Köpeğin olduğu yerde mutlaka insan vardır!’
Not:Macar araştırmacı Belâ Horvarth bu satırları 1913 yılı Osmanlısında yapmış olduğu bir gezi sonucunda kaleme almıştır. Birinci Dünya Savaşı arifesinde Anadolu kentlerine çıktığı gezide 11-15 Ağustos 1913 tarihleri arası Niğde’de kalmıştır. Gezgin’in Niğde’ye geliş yolu ve Niğde gözlemleri 1913 yılları için önemli detaylardır.
27 Ocak 2016 Çarşamba
19 Ocak 2016 Salı
16 Ocak 2016 Cumartesi
13 Ocak 2016 Çarşamba
2 Ocak 2016 Cumartesi
Bir baraj seddinin zayıf bir noktası, koca bir toprak parçasını sular altında bırakabilir. İnsanlarda da çöküntü, birtakım merhalelerden geçerek gelişir ve su yüzüne çıkar. Bunlar sırasıyla, bakış, üzerinde düşünüş, aşırı istek ve sonuçta tuzağa düşüş!.. Bu gelişme zincirinde, insanın nefsine hâkim olabileceği en uygun zaman, ilk bakış anıdır. Eğer bizler, her şeye kötü tarafından bakmazsak, doğru yolu daha çabuk buluruz. Bir düşünce ekersek, bir olay biçeriz.Bir olay ekersek, bir alışkanlık biçeriz.Bir alışkanlık ekersek, bir karakter biçeriz.
Paul Campbell-Peter Howard “İnsanları Değiştirme Sanatı
1 Ocak 2016 Cuma
Ey kardeş, sen bir fikirden ibaretsin yani senin insanlığın tefekkür iledir. Üst tarafın kemik ve sinirdir ki onlar hayvanlarda da vardır. Eğer düşündüğün gül ise sen bir gül bahçesisin, yok diken düşünüyorsan sen külhan odunusun.
Nisabül mevlevi
Abone Ol:



