Bir ağaç çekirdeği sağlamken toprağa düşer ve ağaç olur, meyve verir; ama çürüdükten sonra ne ağaç olabilir, ne meyve verebilir. İnsan fıtraten sağlamdır; ne var ki yaban ellerde çürümeye terk edilince toprağa düşse de ağaç olamıyor, meyve veremiyor. Bütün acılarımız, sevgisizliğimiz özümüze yabancılaşmamızın sonucu.
30 Aralık 2025 Salı
28 Aralık 2025 Pazar
Aslında kapı bir semboldür. Yöneticinin iletişim simgesidir. Yada iletişimsizlik ! Bir ulaşılabilirlik simgesidir. Yada ulaşılmazlık !
Özgüveni olmayan , kendisi ile barışık olmayan, yönetim erkini, personeli ile arasına bir engel koyarak sağlayabilen eski tip yöneticinin kapısı hep kapalıdır. Odasına kendi çalışanları dahi randevusuz ve ceketlerinin önünü iliklemeden giremez. Devlet dairelerine ve Bakanlıklara bakın. Maroken kaplı içi doldurulmuş çift kapılar. Hepsi de kapalıdır. İnsanlar içeriye salavatla ve iki büklüm bir pozisyonda girerler. Bu tip kapılardan girenler içeride fikirlerini özgürce savunamazlar. Ancak patronun hoşuna gidecek şeyleri söyleyebilirler. Yönetim sadece onun fikirleri ile gider. Yanılırsa şirket batar. Bu iletişimsizlik ve diktatörlük ortamında iyileştirmeden , yenilikten söz etmek mümkün müdür?
Açıklık ve saydamlık bugünün yeni ekonomilerinin temel kuralıdır. İletişim artık başarının anahtarıdır. Birakın insanlar fikirlerini özgürce söylesinler. Sizden korkmasınlar.
Tanju ARGUN
26 Aralık 2025 Cuma
Resim:https://evrimagaci.org/karanlik-madde-karanlik-enerjiye-donusuyor-olabilir-mi-7468
Evrenin karanlığı kavramı, karanlık madde, karanlık enerji ve uzayın uçsuz bucaksız boşluğu gibi çeşitli olguları kapsar.
Evrendeki karanlık kavramı, esas olarak karanlık madde ve karanlık enerji kavramları etrafında döner.
Bilim insanlarının gözlemlerine göre evrenin yüzde 27’sinin Karanlık Madde, yüzde 68’inin Karanlık Enerji olduğu söyleniyor.
Karanlık madde, kütleçekim kuvvetleri uygulayan ancak cihazlarımız tarafından tespit edilebilen ışık veya enerji yaymayan, görünmeyen kütleyi ifade eder. Bu terim, gökbilimcilerin galaksilerdeki beklenen kütleçekim kuvvetleri ile görünür kütle arasındaki farklılıkları gözlemlemeye başladıkları 1930'larda ortaya çıkmıştır. İsviçreli gökbilimci Fritz Zwicky, galaksilerden oluşan Saç Kümesi'ni incelerken bu sorunu ilk tespit edenlerden biriydi. Galaksilerin, yalnızca görünür maddeyle açıklanabilecek hızdan daha hızlı hareket ettiğini fark etti. Bu gözlem, onu, günümüzde karanlık madde olarak adlandırdığımız, görünmeyen maddenin varlığını öne sürmeye yöneltti.
Karanlık madde görünmez olsa da, sıradan maddeyle bazı ortak noktaları vardır: Yer kaplar ve kütleye sahiptir. Bu nedenle, evrende sıradan maddeyle nasıl etkileşime girdiğini ve onu nasıl etkilediğini görebiliriz; bu da karanlık maddeyi "görebilmemizi" ve inceleyebilmemizi sağlar.
Yirminci yüzyılın son on yıllarında, Vera Rubin gibi gökbilimcilerin çalışmalarıyla karanlık maddenin kabulü ivme kazandı. Rubin'in galaksilerin dönüş eğrileri üzerine yaptığı çalışmalar, galaksilerin dış kenarlarındaki yıldızların, yalnızca görünür maddeye dayanan beklentilerle tutarsız hızlarda hareket ettiğini gösterdi. Bulguları, galaksilerin içinde önemli miktarda görünmeyen maddenin bulunduğu ve bunların kütlelerine ve kütle çekimlerine katkıda bulunduğu fikrini pekiştirdi.
Karanlık maddenin yanı sıra, karanlık enerji de evren anlayışımızı derinden etkileyen bir diğer kavramdır. Karanlık enerji, evrenin genişlemesinin hızlanmasını açıklamak için teorize edilmiştir ve bu hızlanma, 1990'ların sonlarında uzak süpernovaların gözlemlenmesiyle keşfedilmiştir. Bu çığır açan çalışmaya katkıda bulunan iki önemli ekip, Süpernova Kozmoloji Projesi ve Yüksek Z Süpernova Arama Ekibi'ydi. Uzak süpernovaların beklenenden daha sönük olduğunu göstererek, evrenin yalnızca genişlemediğini, aynı zamanda hızlanan bir hızla genişlediğini gösterdiler. Bu durum, yerçekimine karşı koyan ve evreni birbirinden ayıran bir kuvvet olarak karanlık enerjinin ortaya çıkmasına yol açtı.
Bu keşiflerin etkileri derindir. Karanlık madde ve karanlık enerjinin, evrenin toplam kütle-enerji içeriğinin yaklaşık %95'ini oluşturduğuna inanılmaktadır. Bu gerçek, yıldızlar, gezegenler ve galaksiler de dahil olmak üzere görünür maddenin birincil bileşen olarak kabul edildiği geleneksel kozmos anlayışına meydan okumaktadır. Bu karanlık bileşenlerin baskınlığı, gerçekliğin doğası ve fizik anlayışımız hakkında sorular gündeme getirmektedir.
Karanlık madde ve karanlık enerjiye dair bakış açıları çeşitlilik göstermektedir. Bazı fizikçiler, teknolojideki ilerlemelerin karanlık madde parçacıklarının doğrudan tespitine yol açacağına inanarak keşiflerin geleceği konusunda iyimserdir. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ve özellikle karanlık madde araştırmaları için tasarlanmış yeraltı laboratuvarları gibi projeler, bu anlaşılması zor parçacıkların doğasını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Diğerleri ise daha şüpheci bir yaklaşım benimseyerek, yerçekimi ve kozmoloji anlayışımızın yeniden değerlendirilmesi gerekebileceğini savunuyor ve gözlemlenen olaylar için alternatif açıklamalar olarak "Değiştirilmiş Newton Dinamiği" gibi değiştirilmiş yerçekimi teorilerine atıfta bulunuyorlar.
Son yıllarda bu gizemlere odaklanan araştırmalarda bir artış görüldü. Yakın gelecekte fırlatılması planlanan Avrupa Uzay Ajansı'nın Öklid misyonu, karanlık enerji ve karanlık maddenin etkilerini incelemek için benzeri görülmemiş veriler sağlayacak. Evrenin geometrisini haritalayarak Öklid, yapı oluşumu ve kozmosun genişleme geçmişine dair anlayışımızı geliştirmeyi amaçlıyor. Benzer şekilde, James Webb Uzay Teleskobu gibi girişimlerin erken evren hakkındaki bilgimizde devrim yaratması ve potansiyel olarak karanlık maddeden etkilenen galaksilerin oluşumuna ışık tutması bekleniyor.
Geleceğe baktığımızda, kozmik keşfin geleceği teorik fizik ve deneysel gelişmeler arasındaki iş birliğine bağlı. Evrenin karanlığını anlamak yalnızca akademik bir uğraş değil; varoluşumuzu şekillendiren temel güçleri çözmenin anahtarını elinde tutuyor.
Dahası, araştırmacılar bu bulguların felsefi çıkarımlarını da değerlendiriyorlar. Karanlık madde ve enerjinin enginliği, insan gözlemi ve kavrayışı için büyük ölçüde erişilemez bir evreni akla getiriyor. Bu farkındalık, evrendeki yerimize dair bakış açımızı değiştirebilir ve gerçeklik ve varoluşun doğası hakkındaki sınırlı anlayışımızı vurgulayabilir.
Sonuç olarak, evrenin karanlığı çağdaş astrofizikte bir sınır çizgisi teşkil ediyor. Karanlık maddenin galaktik yapıdaki rolünden karanlık enerjinin kozmik genişleme üzerindeki etkisine kadar, bu olgular yerleşik teorilerimize meydan okuyor ve evrene dair daha derin bir anlayışı gerektiriyor. Fritz Zwicky ve Vera Rubin gibi etkili isimler, yeni teknolojiler erişimimizin ötesindeki gizemleri çözmeyi vaat ederken, sürekli keşiflerin yolunu açtılar.
Bu karanlığı anlama yolculuğu devam ediyor ve araştırmacılar bu zorluklarla mücadele ettikçe çığır açan keşiflere kapı açıyorlar. Teori, gözlem ve teknolojinin etkileşimi, evrenin gizli katmanlarını açığa çıkarma kapasitemizi belirleyecek. Nihayetinde, karanlıkla boğuşmak sadece evreni değil, aynı zamanda evrendeki yerimizi de aydınlatabilir.
Referanslar
[1] F. Zwicky, "Die Rotverschiebung von extragalaktischen Nebeln," Helvetica Physica Acta, vol. 6, pp. 110-127, 1933.
[2] V. Rubin et al., "Rotation of Gas and the Mass of Spiral Galaxies," The Astrophysical Journal, vol. 238, no. 1, pp. 471-487, 1980.
[3] S. Perlmutter et al., "Discovery of a Supernova Explosion at Half the Age of the Universe," Nature, vol. 391, no. 6662, pp. 51-59, 1998.
[4] A. G. Riess et al., "Observational Evidence from Supernovae for an Accelerating Universe and a Cosmological Constant," The Astronomical Journal, vol. 116, no. 3, pp. 1009-1038, 1998.
[5] ESA, "Euclid Mission," [Online]. Available: https://www.esa.int/Science_Exploration/Space_Science/Euclid. [6] NASA, "James Webb Space Telescope," [Online]. Available: https://www.jwst.nasa.gov/.
[6]science-nasa-gov.tr
5 Aralık 2025 Cuma
4 Aralık 2025 Perşembe
Evrenin neden karanlık olduğu hala bilim dünyasının büyük bir gizemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Evrenin karanlığı, bilim insanları için uzun yıllardır ilgi ve araştırma konusu olmuştur. Gözlemler, evren genelinde birçok yıldızın ve galaksinin varlığını gösterse de, uzayın genel olarak karanlık olduğu bir gerçektir. Peki, uzay neden karanlık?
Sayısız yıldız, galaksi ve diğer gök cisimlerinin varlığına rağmen evrenin bize karanlık görünmesinin birkaç nedeni vardır.
Bu soruya cevap aramak için ilk olarak evrenin genişlemesini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Kozmik genişleme olarak bilinen olgu. Evren sürekli genişlemekte ve bu genişleme ile birlikte uzak galaksilerin ışığı bizim gözlem alanımızdan çekilmektedir Evren genişledikçe galaksiler ve diğer gök cisimleri birbirlerinden uzaklaşır. Bu genişleme, bu cisimlerden gelen ışığın kırmızıya kaymasına neden olarak, gerçekte olduklarından daha sönük ve daha uzak görünmelerine neden olur. Evren genişledikçe, uzak cisimlerden gelen ışık daha uzun dalga boylarına yayılır ve spektrumun kızılötesi kısmına kayar. Bu kırmızıya kayan ışığın tespit edilmesi daha zordur ve evrenin genel karanlığına katkıda bulunur.Bu da bize evrenin genel olarak karanlık olduğunu göstermektedir.
Evrenin karanlık görünmesinin bir diğer nedeni evrende yer alan toz parçacıkları da neden olabilir. Yıldızlar arası toz bulutlarının varlığı da evrenin karanlığını artırır.Bu toz parçacıkları ışığı emerek, evrenin genel olarak karanlık görünmesine sebep olabilirler. Ayrıca, Bu toz ve gaz bulutları, yıldızlardan ve diğer gök cisimlerinden gelen ışığı emip dağıtarak daha sönük ve daha az görünür görünmelerine neden olur. Yıldızlar arası toz bulutları galakside yaygındır ve uzayın karanlığını daha da artırır.
Evrendeki karanlık maddenin varlığı, karanlığında önemli bir rol oynar. Karanlık madde, ışığı yaymayan, soğurmayan veya yansıtmayan bir madde türüdür ve bu da onu evreni incelemek için kullanılan teleskoplar ve diğer cihazlar için görünmez kılar. Karanlık maddenin, evrenin toplam kütle-enerji içeriğinin yaklaşık %27'sini oluşturduğu ve uzayın genel karanlığına katkıda bulunduğu tahmin edilmektedir.
Karanlık enerji kavramı da evrenin karanlığına katkıda bulunur. Karanlık enerji, evrenin hızlanan genişlemesinden sorumlu olduğu düşünülen gizemli bir kuvvettir. Adına rağmen karanlık enerji herhangi bir ışık veya radyasyon yaymaz ve bu da onu doğrudan gözlemlemeyi imkansız kılar. Bu görünmez kuvvet, evrenin genel karanlığına katkıda bulunur.
Evrenin karanlık görünmesinin bir diğer nedeni de kara deliklerin varlığıdır. Kara delikler, uzayda yer çekiminin o kadar güçlü olduğu bölgelerdir ki hiçbir şey, hatta ışık bile çekim gücünden kaçamaz. Sonuç olarak, kara delikler teleskoplar ve diğer cihazlar için esasen görünmezdir ve bu da evrenin karanlığına katkıda bulunur.
Ayrıca, evrendeki baryonik madde veya normal maddenin kıtlığı da karanlığına katkıda bulunur. Baryonik madde, ışık ve diğer radyasyon türlerini yayan yıldızları, gezegenleri ve gaz bulutlarını içerir. Ancak, baryonik maddenin evrenin toplam kütle-enerji içeriğinin yalnızca yaklaşık %5'ini oluşturduğu ve uzayın karanlığını daha da artırdığı tahmin edilmektedir.
Dahası, kozmik mikrodalga arka plan radyasyonu kavramı evrenin karanlığını daha da artırır. Kozmik mikrodalga arka plan radyasyonu, 13,8 milyar yıl önce meydana gelen Büyük Patlama'nın artçı ışımasıdır. Bu zayıf radyasyon tüm evreni doldurur ve neredeyse homojendir, bu da tespit edilmesini zorlaştırır ve evrenin karanlığına katkıda bulunur.
Ayrıca, evrenin yaşını da göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Evrenin yaşına göre belirli bir zaman dilimindeki yıldızların ışığı bizim gözlem alanımızdan uzaklaşmış olabilir.Dahası, gök cisimlerinin Dünya'dan uzaklığı da evrenin karanlığında rol oynar. Yıldızlar, galaksiler ve diğer cisimler arasındaki muazzam mesafeler nedeniyle, bunlardan yayılan ışığın Dünya'ya ulaşması milyonlarca hatta milyarlarca yıl sürer. Bu durum ışığın azalmasına ve uzayın genel karanlığına katkıda bulunur.
Ancak, evrenin genel olarak karanlık olduğu gerçeğiyle beraber, uzayda oldukça parlak ve ışıltılı yıldızlar, galaksiler ve diğer gök cisimleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla, uzayın karanlık olmasıyla birlikte içinde birçok parlak ve görkemli cisimleri barındırdığını söylemek de yanlış olmayacaktır.
Sonuç olarak, evrenin neden karanlık olduğu hala tam olarak açıklanabilmiş değildir. Evrenin karanlığı, çeşitli faktörlere atfedilebilen karmaşık ve çok yönlü bir olgudur. Ancak, evrenin genişlemesi, toz parçacıkları ve evrenin yaşının bu durumda etkili olabileceği düşünülmektedir. Yapılan araştırmalar ve gözlemlerle bu gizemi çözmeye çalışan bilim insanları, uzayın karanlık olma nedenini daha iyi anlamak için çalışmalarına devam etmektedirler.
Referanslar:
- NASA, "Why Is Space Black?". https://www.nasa.gov/audience/forstudents/5-8/features/nasa-knows/why-is-space-black-58.html
- National Geographic, "Why is outer space dark?". https://www.nationalgeographic.com/science/space/universe/why-is-outer-space-dark/
- NASA. (n.d.). What is Dark Matter? Retrieved from https://www.nasa.gov/audience/forstudents/k-4/stories/nasa-knows/what-is-dark-matter-k4.html
- NASA. (n.d.). What is Dark Energy? Retrieved from https://www.nasa.gov/mission_pages/galex/galex-20070430.html
- National Science Foundation. (n.d.). Black Holes: Facts, Theory & Definition. Retrieved from https://www.nsf.gov/news/special_reports/black_sci/index.jsp
Abone Ol:



