14 Temmuz 2024 Pazar
12 Temmuz 2024 Cuma
Her hak sahibine hakkını vermek, her şeyi yerli yerine koymak, her işi erbabının eline vermek, memleketi milleti koruyacak, memleketin kuvvetini arttıracak, nüfuzunu sağalamlandıracak, asayişi bütünleştirecek, milleti türlü türlü içtimaî hastalıklardan koruyacak en kuvvetli tedbirlerdendir. Onun için Kur’ân-ı Kerîm “Her mevkii ehline veriniz ve hükmettikçe, adatet gereğince hükmediniz.” der. Adalet, her işi ehline vermekle mümkün olur. Her iş: “Her işi ehline vermekle tecelli eden adalet, en geniş emniyeti ve en sağlam istikrarı doğurur. Adalet, emniyet ve istikrar ise bir milleti saadet ve refaha kavuşturur.
Memleket kılıç ile alınır; lakin adalet ile muhafaza olunur" sözünü Timurlenk gibi zalim bir cihangirin ağzından işitmek ne büyük ibrettir!.. Evet, işe göre adam bulmalı; adama göre iş vermeli. Zira ne kadar müşkül olursa olsun, bir vazife tasavvur edilemez ki, ehli aransın da bulunmasın; kezalik kabiliyeti ne derece noksan olursa olsun. Hiç bir adam gösterilemez ki, onun da görebileceği bir iş mevcut olmasın. Ne yalnız azmin büyüklüğü her meselenin halline kâfidir; ne de kabiliyetin küçüklüğü büsbütün ihmali gerektirir.
Mehmet Akif Ersoy-Safahat Kuran tefsiri
10 Temmuz 2024 Çarşamba
Arnavutluğu yıllarca hükümranlığı altında yöneten Enver hocanın dine bakış açısı ve uygulamalarını daha iyi tanımak açısından aşağıda bağlantısını verdiğim bu harika makaleyi okuyabilirsiniz. Dine karşı ateizm adı altında yeni bir din inşa eden Enver hoca Anayasaya koyduğu hükümlerle bunu perçinledi. Modern Arnavutluk her ne kadar katı ateist anlayışını terk etsede etkileri daha yıllar boyu sürecek gibi. Enver hocanın dinsel hiç bir görüntüye yer vermeyen katı totaliter ateist yönetim anlayışında din ve kurumları her türlü etkiden soyutlanmak isteniyordu.
Dini anlayışların etkisinin yok edilmesi için büyük bir mücadele verilmesine rağmen en büyük dini topluluğu temsil eden İslamın Arnavut insanları arasında hala nüfusun yüzde 70 inin kendisini müslüman olarak tanımladığını belirtelim. Markstan etkilendiği belli olan şu sözlere bakalım.
“Din halkın afyonudur. Herkesin bu büyük gerçeği anlaması için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız, zehirlenmiş olanları da (ki az sayıda değiller) iyileştirmeliyiz. … Bu büyük savaşın kendiliğinden meydana gelmesine izin vermemeliyiz veya genç nesillerin bu afyonu bırakacağını söyleyip tatmin olmayalım veya din ile uygulamalarının sadece yaşlılarda olduğunu söylemeyelim. Bu doğru değil; onlar yalnızca biz onlara karşı savaşır ve gerçek yüzlerini gösterirsek şiddetini kaybeder, ancak küçümsersek yeniden canlanır, yayılır ve genişlerler.” (Hoxha, 1982, s.103-104).
“Arnavutluk İşçi Partisi, gerici sınıfların ideolojik silahı ve halkın afyonu olan dine karşı her zaman uzlaşmaz bir savaş vermiştir. Dine karşı mücadeleyi… sosyalizmin inşası için savaşla yakından ilişkilendirmiştir. Tüm devrimci faaliyetlerinde olduğu gibi partimiz, dini bakış açısına karşı savaşında da Marksizm-Leninizm’in temel öğretileri tarafından yönlendirilmiştir.”
Enver hoca Arnavutluk Kırallığının tüzüğünde yer alan bir çeşit laiklik olarak adlandırılabilen hükümlerini değiştirerek Ateist bir yaklaşımı temel almıştır.
Arnavutluk Krallığının 1926 yılındaki kurucu tüzüğündeki beşinci maddede şu ifadeler yer alıyordu: “Arnavut devletinin resmi dini yoktur. … Din hiçbir şekilde yasal engeller oluşturamaz.”
Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyetinin 1976 yılındaki anayasasında kökten ve devrimci bir sıçrama vardı. 37’inci madde şöyle diyor: “Devlet hiç bir din tanımaz ve insanlara materyalist bilimsel dünya görüşünü aşılamak için ateist propaganda geliştirir ve teşvik eder.”.
Evet, bu savaşta spontane bir şey yoktu, herşey iyice düşünülmüştü. Komünistlerin dine olan nefretleri, ülkenin ateistleşmesi girişimleri “Kitlelerin hareketi” maskesi ardında gizleniyordu. Sözümona lider ideolojisine, imajına karşı gelinmesine izin veremezdi. İnsan sadece ona boyun eğmeliydi, Tanrı’ya değil.
Enver hoca Arnavutluk Kırallığının tüzüğünde hükümleri değiştirerek dine karşı mücadeleyi hat safhaya çıkarmıştır.
“19 Kasım 1967’de rejim ‘Belirli kararnamelerin kaldırılması üzerine’ konulu 4334 sayılı kararnameyi çıkartarak, 1949-1951 yıllarında dini topluluklar tarafından çıkarılan tüzükleri tanıyan bazı kararnameleri iptal etmişti. Bu kararname, Anayasa ile bu hak güvence altında olmasına rağmen tüm dini vecibelerin yerine getirilmesini yasaklamıştı. Böylece, bu yıldan itibaren, Arnavutluk, dünyada eşi benzeri olmayan ve 23 yıl boyunca devam edecek şekilde ateist bir ülke olarak ilan edilmişti.” (Duka, 2007, s.370).
20.yüzyılın Arnavutluk devleti anayasada belirtilen hükümler çerçevesinde artık laiklik ilkesini benimsediği anlaşılıyor.
Arnavutluk Cumhuriyeti’nin 1998 yılındaki anayasasında dini özgürlüğü ve dini cemaatlerin eşitliğini garanti ederken, resmi olarak bir dinin tanınmaması ilkesine bağlı kalmaktadır. 10’uncu maddede şu ibareler yer alıyor:
1. Arnavutluk Cumhuriyetinde resmi din yoktur. 2. Devlet, inanç ve vicdan konularında tarafsızdır ve kamusal yaşamda ifade özgürlüğünü garanti eder.Devlet dini toplulukların eşitliğini kabul eder.”
5 Temmuz 2024 Cuma
4 Temmuz 2024 Perşembe
Faydasız insan, ölü gibidir.
Yusuf, içinde yaşadığı ailesine ve toplumuna faydası olmayan insanın, yaşayıp yaşamadığını sorgulamaktadır. Demek ki, bir insan çevresine yararlı işler yapmamışsa, yaşamış olmasının hiçbir anlamı yoktur. İçinde yaşadığı çevresine yararlı işler yapan insanın, insanlığın mekânı olan dünyanın yaşanabilir hale getirilmesine de katkı sağlayacağı açıktır.
İsmail Hakkı Küpçü
3 Temmuz 2024 Çarşamba
Türkiye Esad yönetimi ile ne zaman normalleşme belirtileri baş gösterse sanki gizli bir el Türkiyeyi karıştırarak sağlıklı kararlar almasını engelliyor. Suriyenin kuzeyinde Türkiyenin hamiliğinde bulunan topraklarda Türk bayrağının yakılması, saldırılar yapılması ne anlama geliyor? Türkiyede hatalı izlenen sığınmacı politikası nedeni ile kimi şehirlerde demografik yapının bozulması ileride sosyal yapıyı tehdit edecek sosyal karışıklıkları beslemesi tehlikesi vardır. Türkiyenin sığınmacı ve göçmen politikası gözden geçirilmeli ve hatalı uygulamalar kaldırılmalıdır. Türk toplumu ile uyum sorunu yaşayan sığınmacıların ileride çok daha büyük sorunlara yol açmaması için bir yasal zemin içinde onurlu bir şekilde yaşadıkları bölgelere gönderilmesi esas alınmalıdır. Güçlü sosyal ve ticari bağlarımızın olduğu bir Suriye ve Irak yönetimi ile Türkiye bölgede hakim konumunu güçlendirecektir.
Abone Ol:



