Yeşil Bursa cayır cayır yanıyor. İzmir , Eskişehir ve şimdi Bursa.Kuzey Anadolunun en güzel bitki örtülerinden birini barındıran bölgeler tehdit altında.Kastamonu, Bolu Allah korusun. Bu yaz sıcaklar ve kuraklık hiç böyle olmamıştı. Meyvelerin az oluşu yetmiyormuş gibi bir de var olan yeşilliği de kaybediyoruz. Yangınla mücadele konusunda yeterince uçağımız var mı emin değilim. Donanımlı ve yangına karşı etkili bir koruma görevi yapamadığımız daha dün Eskişehirde yangının ortasından kalan 10 kişinin maalesef şehit olmasından anlıyoruz. Yani bu nasıl olabilir insanın aklı almıyor. Çok büyük bir felaket .Orman köylülerinin ormanı koruma teşvikinden ve istihdamından vazgeçilmesi yangınların çıkış miktarını artırdı savunmada etkisiz kalınmasına yol açtı.Neden bu kadar çok farklı konumda bu kadar sık yangın çıkıyor. Güvenlik zaafiyeti ve koruma konusunda zayıflık var.Güzel ülkemize zarar vermek isteyen hain odaklarının çok kolayca yapabileceği sabotajlara karşı her türlü güvenlik önleminin ve caydırıcı tedbirlerin bir an önce alınması gerekiyor.
Berlin Duvarı, Almanya'nın başkenti Berlin'in Batı ve Doğu bölgelerini ayıran ve 1961 ile 1989 yılları arasında varlığını sürdüren bir duvardır. Bu duvar, Soğuk Savaş dönemi boyunca Doğu ve Batı Almanya'yı ayıran sembolik bir yapı olarak tarih sahnesinde önemli bir yer edinmiştir. Duvarın yapım süreci, yalnızca fiziksel bir sınırın oluşumunu değil, aynı zamanda ideolojik ve siyasi ayrılıkların da derinleşmesini simgelemektedir.Utanç Duvarı olarak adlandırılan "Berlin Duvarı", şehri ikiye bölerken aynı zamanda insanları da birbirinden ayırmış ve aileleri bir araya getirmeyi zorlaştırmıştır.
Berlin Duvarı'nın inşası, 1949 yılında iki ayrı Almanya'nın oluşmasıyla başladı. Batı Almanya, Federal Almanya Cumhuriyeti olarak demokratik bir yönetim şekline sahipken, Doğu Almanya, Alman Demokratik Cumhuriyeti olarak Sovyetler Birliği'nin etkisi altındaki sosyalist bir devlet haline geldi. İki Almanya arasındaki bu farklılıklar, zamanla insanların Doğu'dan Batı’ya kaçışlarını teşvik etti. Bu kaçışlar, özellikle Berlin’in merkezi konumu sayesinde daha da yaygın hale geldi ve binlerce insana özgür bir yaşam umudu sundu.
Bu durumu kontrol altına almak isteyen Doğu Almanya hükümeti, 13 Ağustos 1961 tarihinde Berlin Duvarı'nı inşa etmeye karar verdi. Gece yarısı başlayan bu inşaat, Doğu Berlin’in önemli caddelerini ve sokaklarını belirli bir noktada kapatarak, Batı Berlin ile temasın kesilmesini sağladı. O gece, askeri birlikler ve inşaat ekipleri hızla duvarı yükseltmeye başladı. Yaklaşık 155 kilometre uzunluğunda olan bu duvar, çit, taş ve beton bloklardan oluşuyordu. Duvar, sadece fiziksel bir engel değil, aynı zamanda insanların özgürlük arayışlarına karşı bir kısıtlama olarak da görüldü.
Berlin Duvarı'nın yapımının ardından, Doğu Almanya hükümeti bu engeli kendilerini korumak için bir gereklilik olarak tanımladı. Ancak, bu durum uluslararası alanda büyük tepkilere yol açtı. Batı dünyası, bu kapatmanın özgürlük ve insan hakları ihlali olduğunu savundu. Batı Almanya ve diğer ülkelerde düzenlenen protestolar, Berlin Duvarı’nın getirdiği ayrımcılığa karşı bir ses oldu.
Duvarın inşası, sadece iki Alman devleti arasındaki sınırı değil, aynı zamanda bir ideolojinin, sosyalizmin ve kapitalizmin çarpışmasını da simgeliyordu. Günler geçtikçe, duvarın fiziksel yapısı güçlendirilirken, onun getirdiği psikolojik etkiler de derinleşti. İnsanlar, sevdiklerinden ayrıldı ve köprüler yıkıldı. İki taraf arasında büyük bir belirsizlik ve korku hâkim oldu.
Berlin Duvarı, tam 28 yıl boyunca ayakta kaldı ve bu süre zarfında çok sayıda insan, duvarı geçme girişiminde bulundu. 1989 yılında, Doğu Almanya hükümetinin siyasi ve ekonomik istikrarsızlık nedeniyle yaptığı bazı reformlar, halkın duvara karşı umutlarını yeniden yeşertti. 9 Kasım 1989'da, halkın baskısıyla Berlin Duvarı'nın kapıları açıldı ve binlerce insan, özgürce Batı Berlin'e geçmeye başladı. Bu olay, yalnızca Almanya'nın değil, tüm dünyada Soğuk Savaş döneminin sona erdiği bir dönüm noktası oldu.
Berlin Duvarının yapımı ve yıkımı tarihsel ve politik bir olaydır ve dünya üzerinde önemli bir dönem olan Soğuk Savaş'ın sembolü haline gelmiştir. Duvarın yıkılması, 1989 yılında gerçekleşmiş ve Almanya'nın birleşmesine zemin hazırlamıştır. Bu olay, birçok insanın özgürlük ve birlik arayışını simgelemektedir.
Berlin Duvarı'nın tarihsel önemi ve sembolik anlamı, günümüzde hala hatırlanmakta ve üzerinde çeşitli anmalar yapılmaktadır. Berlin'de bulunan Berlin Duvarı Anıtı, bu tarihi yapıyı hatırlamak ve tarihini anlamak için ziyaretçilere açıktır.
Berlin Duvarı, tarihte yaşanan önemli bir olayı ve bölgenin bölünmüşlüğünü simgeleyen bir yapıdır. Bu duvar, Almanya'nın birleşmesi ve özgürlüğün sembolü olarak hatırlanmaktadır ve tarihi önemi hala devam etmektedir.
Berlin Duvarı'nın inşası, ideolojik bir çatışmanın ve insan hakları ihlallerinin simgesi haline gelmiştir. Onun yıkılışı ise özgürlük arzusunun, birlikteliğin ve insanlığın geleceğe dair umutlarının sembolü olmuştur.
Alaska'nın tarihi, oldukça zengin ve ilginç bir geçmişe sahiptir. Alaska, Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı bir eyalet olmasının yanı sıra, aynı zamanda özgün kültürü ve tarihi mirasıyla da dikkat çekmektedir.
Bölge binlerce yıl boyunca yerli halklar tarafından yerleşim alanı olarak görülmektedir. Eskimo, Aleut ve Athabaskan gibi farklı yerli gruplar, Alaska'nın çeşitli bölgelerinde yaşamış ve benzersiz kültürlerini bu topraklara yansıtmışlardır.
Alaska'nın tarihi, yaklaşık 15.000 yıl öncesine, Bering Boğazı üzerinden
önemli göçlerin gerçekleştiği dönemlere kadar uzanır. Yupik, Inupiat,
Aleut ve diğer yerli halklar, bu bölgeye yerleşmiş ve zengin bir kültür
ile gelenek oluşturmuştur. Yerli halklar, avcılık, balıkçılık ve
toplayıcılık yaparak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Alaska'nın doğal
kaynakları, bu toplumların hayati ihtiyaçlarını karşılamada büyük rol
oynamıştır.
Alaska’nın tarihi, yerli kültürlerin yanı sıra, Avrupalı keşifçiler ve daha sonra da Amerika Birleşik Devletleri’nin bir parçası haline gelmesiyle şekillenmiştir.
Alaska'nın modern tarihinde ise Ruslar ve İngilizler'in bölgeye hakimiyeti önemli bir yer tutmaktadır. 18. yüzyılda Ruslar, Alaska'yı keşfetmiş ve bölgede ticari faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır.
1741 yılında Vitus Bering liderliğindeki Rus keşif seferi, Alaska'nın kaynaklarını daha geniş çapta tanıtmıştır. Ruslar, özellikle fok derisi ticareti ile büyük bir ekonomik faaliyet başlatmışlardır. Bu süreç, yerli halkla etkileşimlere, yerli kültürlerin değişimine ve aynı zamanda hastalıkların yayılmasına yol açmıştır.
Alaska, 19. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri tarafından Rusyadan satın alınmıştır. 1867 yılında, Dışişleri Bakanı William H. Seward’ın öncülüğünde yapılan bu satın alma, halk arasında "Seward'in Budalalığı" olarak adlandırılmış ve eleştirilerin konusu olmuştur. Ancak zamanla bu karar Alaska'nın stratejik konumun önemi ve bölgenin zengin doğal kaynaklarının varlığı nedeniyle doğru bir hamle olduğu anlaşılmıştır.
Alaska'nın tarihi ayrıca Altın Yuvarlak Dönemi olarak da adlandırılan Altın Rüyası dönemini de içermektedir. 1896 yılında Klondike Altın Sefası başladığında binlerce insan, Alaska ve Kanada'nın kuzeyine altın aramak için gelmiştir. Bu dönemde birçok maden kasabası kurulmuş ve Alaska'nın ekonomisi büyük ölçüde altın madenciliği üzerine kurulmuştur.
20. yüzyıl, Alaska’nın tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. 1942'de İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın Alaska’ya saldırıları, Amerikan hükümetinin bu bölgeye daha fazla dikkat göstermesine neden olmuştur. Savaş sonrası dönemde, Alaska'nın altyapısını geliştirmek ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek amacıyla çeşitli projeler başlatılmıştır.
1964 yılında meydana gelen büyük Alaska Depremi, tarihin en yıkıcı doğal felaketlerinden biri olarak kaydedilmiştir. Bu olay, bölgenin yapısını ve insanlarını derinden etkilemiş, yeniden yapılanma süreçlerini başlatmıştır. Ayrıca, 1971 yılında kabul edilen Alaska Yerlisi Hakları Yasası, yerli halkların haklarını güvence altına alarak kültürel kimliklerini koruma çabalarına önemli bir katkı sağlamıştır.
Günümüzde Alaska, hem doğal güzellikleri, yaban hayatı, buzulları ve dağlarıyla hem de hem de zengin kültürel mirasıyla dikkat çeken bir eyalettir. Balta girmemiş ormanlar, geniş dağlık alanlar, farklı iklim bölgeleri ve çeşitliliği barındıran yerli kültürleri, bu bölgeyi turistler için ilginç kılmaktadır. Aynı zamanda yerli kültürleri yaşatmaya çalışan yerli halklar, Alaska'nın geçmişinden aldıkları mirası gelecek nesillere aktarmak için çaba sarf etmektedirler. Alaska'nın tarihi, değişimlerle doludur ve bu değişimlerin ışığında gelecekte daha birçok gelişme yaşanması muhtemeldir.
Özetle Alaska'nın tarihi, binlerce yıllık yerli yerleşimcilerden başlayarak günümüzdeki modern eyalet statüsüne kadar uzanan zengin bir geçmişe sahiptir. Bu tarih, hem yerel halkların kültürlerini korumak için yaptıkları mücadeleleri hem de bölgenin stratejik ve ekonomik önemini vurgulayan olayları içermektedir.
Kaynaklar
- T. S. A., Alaska'nın Tarihsel Gelişimi ve Kültürel Mirası, 2022.
- R. J. E., Alaska'nın Yerli Halkları: Geçmişten Günümüze, 2021.
- U. S. G. S., Alaska ve Çevresinde Yaşanan Doğal Afetler, 2020.
"Alaska History" Alaska Historical Society, Accessed September 2021, https://alaskahistoricalsociety.org/about-alaskan-history/
O halde "şunu ispat edeceğim" diye söze başlamak doğru değildir. Çünkü bunun manası: "Ben sizden daha akıllıyım. Birkaç sözle sizin düşüncelerinizi değiştireceğim." demektir.
Bu şekilde hareket etmek karşınızdakine meydan okumaktır. Meydan okumalar, meydan okumayla karşılaşır ve karşınızdaki, sizinle baştan mücadele etmeye başlar. İnsanların düşüncesini değiştirmek çok zor bir istir. Bunu neden daha da zorlaştırasınız ve kendinizi riske atasınız.
Dale Carnegie'nin "Dost Kazanma Sanatı" adlı kitabı, insan ilişkilerinde başarılı olma konusunda önemli ipuçları sunan bir eserdir. Carnegie, kitabında diğer insanlarla daha sıcak ilişkiler kurmanın ve onların güvenini kazanmanın yollarını açıklıyor.
Carnegie, kitabında temel bir prensipten yola çıkar: Diğer insanları anlamak ve onlara saygı göstermek. Onların duygularını ve isteklerini önemsemek, onların samimiyetini kazanmanın anahtarıdır. İnsanların kendilerini önemli ve değerli hissetmelerini sağlamak, onların desteğini ve işbirliğini kazanmanın en etkili yoludur.
Kitap, iletişim becerilerini geliştirmenin önemini vurgular. İnsanlar arasındaki etkili iletişim, başarılı ilişkilerin temelidir. Carnegie, dinlemenin ve karşılıklı anlayışın önemini vurgular. İnsanların duygularını ve düşüncelerini paylaşma fırsatı bulduklarında kendilerini daha rahat hissederler ve iletişimleri daha sağlam temellere dayanır.
Dale Carnegie'nin "Dost Kazanma
Sanatı" kitabı, insan ilişkilerinde başarıya ulaşmanın temellerini
sağlam bir şekilde ele alır. Kitap, samimiyet, anlayış ve saygı temelli
ilişkilerin önemini vurgular.Günlük yaşamımızda karşılaştığımız birçok durumda bize rehberlik edebilir. İş ilişkilerinden kişisel ilişkilere, aile içi iletişimden sosyal etkileşimlere kadar her alanda insan ilişkilerinde daha başarılı olmamıza yardımcı olabilir.
Referanslar:
- Dale Carnegie, "Dost Kazanma Sanatı", 1936
- Carnegie, D. (1981). How to Win Friends and Influence People. Pocket Books.