12 Temmuz 2015 Pazar

Yayınlandı Temmuz 12, 2015 gön: ve 0 yorum

Cüce ile bebek

 


Kitaplığımın bir köşesinde epeydir okunmayı bekliyordu. İçinde birbirinden farklı bir çok öyküyü barındıran kitabı okurken keyif aldım. Özellikle savaşın ve ortamının insanın kişiliğini yok eden yıkıcı ortamını konu alan “ağaçlıklı yolda yeniden görüşme” ayrıca güzel.

ağaçlıklı yolda yeniden görüşme

 ….Bazen ortalığın gerçekten sessizleştiği, makinelilerin kısık sesli homurtusunun eriyip gittiği, roket atıcıların o tüyler ürpertici çatlak seslerinin sustuğu,karşılıklı cepheler üzerinde bizim bir isim veremediğimiz, ama babalarımızın belki barış diye niteleyeceği bir şeylerin süzülüp durduğu o saatlerde, bit kırmaya ara veriyor ya da yufka uykuları yarıda kesiyorduk;


Yağmur yağmur ve bir berber dükkanı


Saat on ikiye, doğru Gelsenkirchen'e indim. Yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmur altında, usul usul, kent içinden yürüdüm. Havada kekremsi bir tat vardı, trenlerde, tren giderken duyulan kokuyu andırıyordu; acı ve baharatımsı. Kuytuca semtlerden birine geldiğimde de değişmedi havadaki bu tat. Yıkıntıların üzerini boydan boya aslanağızları tutmuştu. Ziyaret edeceğim evin numarasını ararken, bir bakkal dükkânının önünde durdum. Reklam için asılmış tabelalar yağmurda donuk donuk parlıyor, öteberiler ıslak camların gerisinde bir akvaryumda yüzüyormuş gibi görünüyordu. Bitişikteki dükkâna girdim.Bir berber salonu. Çıt çıkmıyordu. Bir boşluk içine gömülmüş gibiydi dükkân. Geride lastik eşyaların reklamını yapan bir afiş, mavimsi ışıldıyor onun yanında, yüzünde alabildiğine memnun bir gülümseme, bir tıraş kreminin güzelliğiyle kendinden geçmiş görünen bir bay seçiliyordu. Lavaboların üstündeki aynada kendimi gördüm; perişan bir halim vardı. Bakar mısınız? diye seslenip bekledim, ama bir kımıltı falan olmadı. Bitişik odalardan birinde çocuklar oynuyordu anlaşılan, boğuk bağrışmalarını işitiyordum. Oracıktaki bir koltuğa çöktüm, pipomu doldurup ateşledim. Sonra, çengelde asılı resimli dergilerden bir tanesini indirdim. Dergi nerdeyse üç haftalıktı; kapağını, hâlâ yüzyılın en güzel kadını diye gösterilen, oysa hanidir unutulmuş bulunan bir film yıldızının resmi süslemişti. İkinci sahifede suçsuz olduğunu kesinlikle öne süren bir generalin insancıl yüzü çarptı gözüme. Neden suçsuzmuş yazmıyordu.


Ciddi bir adam 

(…)Beni tanımayanlar, içine kapanık biri gözüyle bakıyorlar bana. Belki ağzımı gülmek için fazlasıyla sık açmam gerekiyor da,ondan. Ciddî bir yüzle yaşayıp gidiyorum kendi hayatımı, ancak arada bir hafif bir gülümseme için kendime izin veriyorum. Acaba eskiden hiç güldüm mü diye düşündüğüm oluyor sık sık. Sanırım, hayır. Kardeşlerimin söylediklerine göre, hep ciddî bir çocukmuşum küçükken. yalanlar başka kadınlar bilirlerdi ki, karısına yalan söylemeyen erkek yoktur. Belki de kadınların o kendilerine özgü yalanları, kendilerini bir çeşit doğal savunudan doğmuştur.

Heinrich Böll-Cüce ile Bebek


    eposta       edit

0 yorum: